Subscribe:

Ads 468x60px

9 Nisan 2016 Cumartesi

Başarının 7 Spiritüel Yasası – Deepak Chopra






İÇSEL GÜÇ YASASI

Tüm varoluşun kaynağı saf bilinçtir. İçsel güç, doğmayı bekleyen sınırsız gücü dünyaya getirmenin yollarını arar. Gerçek benliğimizin saf yaratıcı bir güç olduğunu anladığımızda, evrendeki her şeyi tezahür ettiren güçle birleşiriz.



Başlangıçta

Ne varlık vardı ne de yokluk,

Bütün dünya ortaya çıkmamış bir enerji idi…

O nefes aldı.

O’nun nefesi olmadan, O’nun gücü olmadan hiçbir şey yoktu…

-Varoluş İlahisi, Rig Veda



Başarının ilk spiritüel yasası, “İçsel Güç Yasası”dır. Bu yasa, “gerçek halimiz, saf bilincimizle buradayız” hakikatine dayanır. Saf bilinç doğmayı bekleyen içsel gücümüzdür. Sınırsız olanaklar ve sonsuz yaratıcılıktır. İçsel güç, bizim spiritüel temelimizdir. Sonsuz ve sınırsız olmak, sonsuz coşku duymaktır. Bilincin diğer nitelikleri ise öz bilgi, sonsuz sessizlik, mükemmel denge, yenilmez, sadelik ve mutluluktur. Bu, gerçek doğamızdır. Gerçek doğamız, içsel gücümüzün bir parçasıdır.

Gerçek doğanızı keşfettiğinizde ve kim olduğunuzu bildiğinizde düşlediğiniz her şeyi gerçekleştirebilme yeteneğinizi keşfedeceksiniz, çünkü siz, şu an ve gelecek için sonsuz bir güç ve sınırsız olanaklara sahipsiniz. Hatta olanakların ta kendisisiniz. “İçsel Güç Yasası”na aynı zamanda “Birlik Yasası”da denebilir, çünkü yaşamın sunduğu sonsuz çeşitliliğin altında her şeyi algılayan bir “Öz”ün birliği yatar.

Benlik deneyimi, yani iç referans bize şunu anlatır: İçimizdeki referans noktası deneyimlediğimiz dış nesnellik değil, bizim içimizdeki “Öz”dür. İç referansın tersi olan dış referanstaysa her zaman benliğimizin dışındaki nesnellikten, yani durumlar, koşullar ve başka insanlardan etkileniriz. Dış referansta daima başkalarının onayını bekleriz. Düşünce ve davranışlarımız daima başkalarından beklediğimiz tepkiye göre şekillenir, yani korku temellidir.

Dış referansta her şeyi kontrol etmek isteriz. Dışarıdan bir güce ihtiyaç duyarız. Onaylanma ihtiyacı, kontrol etme ihtiyacı, dış güç ihtiyacı gibi tüm ihtiyaçlar korku temellidir. Bu çeşit bir güç ne içsel güç ne benlik gücü ne de gerçek güçtür. Benlik gücümüzü deneyimlediğimizde korku yok olur, kontrol etme isteği yok olur; diğerlerinin onayı ya da dış güç için mücadele yok olur.

Dış referansta içinizdeki referans noktası egonuzdur. Ama ego gerçek “siz” değildir. Ego sizin kendiniz için yarattığınız imajdır. Sizin toplumdaki maskeniz, oynadığınız roldür. Toplumsal maskeniz diğerlerinden aldığınız onaylarla beslenir. Kontrol etmek ister, güç ile ayakta durur, çünkü korku içinde yaşar.

Gerçek benliğiniz, yani “Öz”ünüz, ruhunuz tüm bunlardan özgürdür. Eleştiriye kalbi açıktır, herhangi bir mücadelede korkusuzdur, kendini kimseden aşağıda hissetmez. Buna rağmen mütevazıdır, kendini kimseden üstün hissetmez, çünkü herkesin kendi benliği ile aynı olduğunu, farklı kabukların altında aynı “Öz” olduğunu bilir.

İşte bu, dış referans ile iç referans arasındaki en temel farktır. İç referansta her koşulda korkusuz, herkese saygılı, kendini kimseden üstün görmeyen gerçek varlığınızı deneyimlersiniz. Bu nedenle içinizdeki güç gerçek güçtür.

Dış referans temelli güç ise aldatıcı bir güçtür. Ego temelli güç, sadece bir dış referans unsuru var oldukça oradadır. Eğer belli bir unvanınız varsa, bir ülkenin başbakanı, bir şirketin yöneticisiyseniz veya çok paranız varsa; bu unvan, para ve işle birlikte gelen gücün keyfini çıkarırsınız. Ego temelli güç bütün bunlar var oldukça sürer. Unvan, iş, para gittiğindeyse güç de biter.

Öte yandan içimizdeki güç devamlıdır, çünkü içimizdeki bilgeliğe dayanır. Bu kişisel gücünüzün bazı kesin özellikleri vardır. İstediğiniz şeyleri ve insanları cezbeder. Arzularınızın gerçekleşmesi için insanları, durumları ve koşulları size çeker. Buna aynı zamanda doğa yasalarının desteği de denebilir. Bu güç sizin insanlarla gerçek bağlar kurmanızı sağlar ve bu bağ gerçek sevgiden gelir.

~~~~************–&–************~~~~

“İçsel Güç Yasası”nı, tüm olanaklar alanını yaşamımıza nasıl uygulayabiliriz? İçinizdeki gücün sınırsız alanından faydalanmak, saf bilincinizde yatan yaratıcılığınızı tamamen kullanmak istiyorsanız, öncelikle bu alana girebilmeniz gerekir. Bu alana girmenin yollarından biri her gün biraz kendi dinginliğinizle baş başa kalmak (sessizliği deneyimlemek), meditasyon yapmak ve hiçbir şeyi yargılamamaya çalışmaktır. Doğada geçireceğiniz belli bir zaman bu alanda ihtiyaç duyduğunuz, ama içinizde zaten var olan niteliklerinize ulaşmak için yardımcı olacaktır. Bu nitelikleriniz sonsuz yaratıcılığınız, sınırsız özgürlüğünüz ve sonsuz mutluluğunuzdur.

Kendi dinginliğinizle baş başa kalabilmek (sessizlikle baş başa kalabilmek), sadece var olabilmek için belli bir zamanı kendinize adamanız demektir. Dinginliği deneyimlemek, belli aralıklarla konuşma aktivitesinden uzaklaşmak demektir. Aynı zamanda belli aralıklarla televizyon seyretme, radyo dinleme, kitap okuma gibi aktivitelerden de uzaklaşma anlamına gelir. Eğer kendinize dinginliğinizi yaşama fırsatı vermezseniz, iç diyaloglarınızda çalkantı olacaktır.

Arada sırada kendi dinginliğinizi deneyimlemek için kısa zamanlar yaratın. Her günün belli bir bölümünü kendi içinizde sessiz kalmak için ayırın. Bunu günde iki saat yapmaya çalışın. İki saat çok fazla geliyorsa en az bir saat ayırın ve bazen de bunun için bir gün, iki gün, hatta bir hafta gibi daha uzun zamanlar ayırmayı deneyin.

Dinginliğe ulaştığınızda neler olur? İlk zamanlar iç diyaloglarınızın yoğunluğundan doğan çalkantılar daha da artar. Bir şeyler söylemek ve düşünmek için çok daha güçlü bir ihtiyaç duyarsınız. O anlarda sizi aniden bir acelecilik ve endişe sarıverir. Fakat dinginliğinizde kalmaya devam ettiğinizde, o iç diyaloglar azalır, zihin sakinleşir. O an muazzam bir sessizlik olur.

Bunun sebebi belli bir yerden sonra zihnin pes etmesidir, devamlı olarak aynı yerlere gidip gelmenin bir anlamı olmadığını fark eder, çünkü siz (ruh, “Öz” ya da seçim yapan) zihinle ne olursa olsun konuşmayacaksınızdır. İç diyaloglar sustuğunda içinizdeki gücün sınırsız alanında sessizlik başlar.

“İçsel Güç Yasası”nı yaşamanın en kolay yollarından biri zaman zaman bu sessizliği, dinginliği deneyimleyebilmektir. Diğer bir yolu da her gün belli bir süre ki ideali sabah ve akşam yarımşar saat olmak üzere meditasyon yapmaktır. Meditasyon sayesinde saf bir sessizliği ve saf bir farkındalığı deneyimlemeyi öğreneceksiniz. Bu saf sessizliğin içinde sınırsız korelasyon, sınırsız planlama gücü ve her şeyi birbirine ayrılmaz bir şekilde bağlayan üretkenliğin nihai temeli yatar.

Beşinci spiritüel yasa, “Niyet ve Arzu Yasası”nda, niyetlerinizi nasıl ortaya koyabileceğinizi ve arzularınızın nasıl kendiliğinden gerçekleştiğini göreceksiniz. Fakat önce sessizliği deneyimlemelisiniz. Sessizlik, arzularınızın tezahür edebilmesi için ilk gerekliliktir, çünkü sessizlik sizinle sınırsız içsel güç alanınız arasında bir bağ kurar ve sonsuz detaylarla sizin özgün müziğinizi yaratır.

Bir göle küçük bir taş attığınızı ve onun yarattığı dalgacıkları izlediğinizi hayal edin. Bir süre sonra bu dalgacıklar yok olacaktır. Belki sonra bir taş daha atarsınız. İşte saf sessizlik alanında niyetlerinizi ortaya koyduğunuzda da yaptığınız şey budur. Bu sessizlikte, küçücük bir niyet bile dalgacıklar yaratarak evrensel bilinç denizinde her yere ve her şeye ulaşır. Fakat bilincinizin dinginliğini deneyimlemezseniz, eğer zihniniz çalkantılı bir okyanus gibiyse, aynı göle Empire State binasını bile atsanız hiçbir dalgacığın farkına varamazsınız.

İçsel gücün sınırsız alanını deneyimlemenin başka bir yolu da yargılamadan yaşamaktır. Yargılamak, her şeyi devamlı iyi, kötü, doğru, yanlış şeklinde değerlendirmektir. Devamlı olarak değerlendirip sınıflandırarak, analiz edip etiketlendirerek iç diyaloglarınızdaki çalkantıları artırırsınız. Bu çalkantılar sizle sınırsız içsel güç alanınız arasındaki enerji akışını azaltır. Siz de düşünceleriniz arasındaki boşlukta sıkışıp kalırsınız.

Bu boşluk, sizin içsel güç alanınıza olan direkt bağlantınızdır. Bu saf farkındalık durumu, düşünceleriniz arasındaki sessiz boşluk, iç dinginlik sizi gerçek gücünüze bağlar. Siz bu boşluğu daralttığınızda, sınırsız içsel güç alanınızı ve sonsuz yaratıcılığınızı daraltırsınız.

Mucizeler Kursu’nda bir dua vardır : “Bugün, olan hiçbir şeyi yargılamayacağım.” Yargılamamak, zihinde dinginlik sağlar. Güne bu cümleyle başlamak çok iyi bir fikirdir. Gün içinde kendinizi herhangi bir şeyi yargılarken bulursanız, kendinize bu cümleyi hatırlatın. Bu fikri tüm gün uygulamak zor gelirse, kendinize, “Önümdeki iki saat boyunca hiçbir şeyi yargılamayacağım” ya da “Önümdeki dört saat boyunca yargılamamayı deneyimleyeceğim” deyin. Göreceksiniz, zamanla bu süre uzayacaktır.

Dinginlik, meditasyon ve yargılamama ile ilk yasaya girmiş olursunuz: “İçsel Güç Yasası.” Bu yasanın dördüncü unsuru ise düzenli olarak doğayla iç içe zaman geçirmektir. Doğada zaman geçirmek, yaşamın tüm güçleri ve unsurlarıyla uyumlu bir ilişki kurma hissi sağlar, yaşamla birlik içinde olma duygusu verir. İster bir dere, orman, dağ, göl olsun; isterse bir sahil olsun doğanın kusursuz işleyen düzeni ile kurulan bu bağ, sınırsız içsel güç alanınıza girebilmenize yardımcı olacaktır.

Varlığınızın en derinlerindeki öz ile temasa geçmeyi öğrenmelisiniz. Bu gerçek öz, egonun çok üstündedir. Korkusuzdur, özgürdür, eleştiriye karşı kalbi açıktır, hiçbir sorundan korkmaz. Hiç kimsenin altında değildir, üstünde de değildir. Sihir, gizem ve sırlarla doludur.

Gerçek özünüzle temas, size ilişkilerinizde ayna olacak bilgiler verecektir, çünkü tüm ilişkiler aslında kendinizle olan ilişkinizin birer yansımasıdır. Örneğin para, başarı ya da herhangi bir sebepten utanç duyuyor, korkuyor ve güvensiz hissediyorsanız bu utanç, korku ve güvensizlik kişiliğinizin gerçek yüzünün bir yansımasıdır. Para veya başarı varoluşunuzun bu temel problemlerini çözemez; gerçek iyileşme sadece gerçek özünüzle yakınlaşma yoluyla gerçekleşebilir. Gerçek özünüzün bilgeliğine güvendiğinizde, kendi doğanızı gerçekten anladığınızda zenginlik isteğinizin gerçekleşmesiyle ilgili hiçbir zaman suçlu, korku dolu ya da güvensiz hissetmeyeceksiniz, çünkü tüm maddi zenginliğin temelinde yaşam enerjisi vardır ve bu da içsel güçtür. İçsel güç sizin doğuştan gelen gerçek doğanızdır.

Gerçek doğanızla temasınız arttıkça yaratıcı düşünceleriniz de kendiliğinden artacaktır, çünkü sınırsız içsel güç alanı aynı zamanda sonsuz yaratıcılık ve saf bilgi demektir. Avusturyalı filozof ve şair Franz Kafka der ki: “Odanızı terk etmenize gerek yoktur. Masanızda oturun ve dinleyin. Dinlemenize bile gerek yoktur, sadece bekleyin; sessiz, durgun ve yalnız olmayı öğrenin. Dünya kendini size maskesi olmadan, özgürce sunacaktır.”

Evrenin zenginliği, bolluğu, bereketi doğanın yaratıcı zekasının bir ifadesidir. Doğayla ne kadar uyumlu yaşarsak, sınırsız yaratıcılığa o kadar çok kapımız açılır. Öncelikle bolluk ve bereket içindeki sonsuz yaratıcı zihinle bağlantı kurarak iç diyalogların çalkantılarının ötesine geçmemiz gerekir. Sonrasında bu ölümsüz ve sınırsız yaratıcı zihnin dinginliğinde, dinamik bir faaliyet imkanı yaratabiliriz. Bu dingin ve sınırsız zihnin dinamik ve sınırsız bireysel zihinle mükemmel birleşimi istediğimiz her şeyi yaratabilecek olan durağanlık ve hareketin mükemmel bir dengesidir. Karşıtların bir arada var olması (durağanlık ve dinamizmin aynı anda oluşu) bizi durum, koşul, insan ve nesnelerden bağımsız kılar.

Karşıtların mükemmel bir şekilde bir arada olması gerçeğini sessizce kabul ettiğinizde, dünya enerjileriyle uyum içinde olursunuz. Bu dünya enerjileri bir kuantum çorbasıdır, nesnel dünyanın kaynağıdır, ancak ne bir madde ne de bir eşyadır. Bu dünya enerjileri hem esnek, akıcı, dinamik, değişen ve hareket halinde, hem de sabit, durgun, sessiz, ölümsüz ve süreklidir.

Tek başına dinginlik yaratıcılık için büyük bir fırsattır; tek başına hareket ise ifadenin belli bir yönüyle sınırlandırılmış yaratıcılıktır.

Hareket ve durgunluk kombinasyonu ilginizin gücü sizi nereye götürüyorsa, orada yaratıcılığınızı açığa çıkarır.

Hareket ve faaliyet içinde olduğunuz her yerde dinginliğinizi içinizde taşıyın. Böylece etrafınızdaki kaos asla yaratıcılığınıza engel olamayacaktır.

“İÇSEL GÜÇ YASASI”NIN UYGULANIŞI

“İçsel Güç Yasası”nı uygulamak için aşağıda sıralanan maddeleri derin bir bağlılıkla yerine getireceğim:
Her gün bir süre kendi dinginliğimle baş başa kalarak, yani sadece var olarak sınırsız içsel güç alanımla temasta olacağım. Ayrıca her gün, günde en az iki defa (otuz dakika sabah, otuz dakika akşam olmak üzere) tek başıma oturarak meditasyon yapacağım.
Yaşayan her varlıktaki bilgeliğe sessizce tanık olmak için her gün belli bir süre doğada vakit geçireceğim. Sessizce oturup bir günbatışını seyrederek, bir okyanus veya bir derenin sesini dinleyecek veya bir çiçeği koklayacağım. Kendi dinginliğimin verdiği mutlulukla ve doğayla birlikte yaşamın tüm dönemlerinin, sınırsız içsel güç alanımın ve sonsuz yaratıcılığımın keyfini çıkaracağım.
Yargılamadan yaşayacağım. Günüme şu cümleyle başlayacağım: “Bugün hiçbir şeyi yargılamayacağım.” Gün içinde de bunu kendime hatırlatacağım.



“Başarının 7 Spiritüel Yasası”nın özeti:
İçsel Güç Yasası : Tüm varoluşun kaynağı saf bilinçtir. İçsel güç, doğmayı bekleyen sınırsız gücü dünyaya getirmenin yollarını arar. Gerçek benliğimizin saf yaratıcı bir güç olduğunu anladığımızda, evrendeki her şeyi tezahür ettiren güçle birleşiriz.
Alma-Verme Yasası : Evren dinamik bir değişim içinde işliyor. Almak ve vermek evrendeki enerji akışının iki farklı yüzüdür. Arayışı içinde olduğumuz şeye ne kadar çok kendimizi verirsek, hayatımızda ve evrende dolaşan bolluk ve bereketi o kadar çok artırırız.
Sebep Sonuç Yasası (Karma Yasası) : Her eylem bir şekilde kendine geri dönen benzer bir enerji gücü yaratır… Ne ekersek onu biçeriz. Başkalarına mutluluk ve başarı getirecek eylemleri seçtiğimizde, kendi karmamızın meyveleri de mutluluk ve başarı olur.
En Az Çaba Yasası : Doğanın zekası çabasız ve kolay çalışır… Dertsiz, ahenkle ve sevgiyle. Ahenk, sevgi ve neşenin getirdiği doğal güçlerden yararlandığımızda, çabasız bir kolaylıkla başarılı bir yaşam, iyi bir gelecek yaratırız.
Niyet ve Arzu Yasası : Her niyet ve arzunun özünde onu gerçekleştirebilecek bir mekanizma vardır. Niyet ve arzunun alanında sonsuz bir düzenleme gücü vardır. Verimli toprağına bir niyet ektiğimizde, bu sonsuz düzenleme gücü bizim için çalışmaya başlar.
Zihinsel Bağımsızlık Yasası : Zihinsel bağımsızlıkta belirsizliğin bilgeliği yatar. Belirsizliğin bilgeliğindeyse özgürleşme yatar: Geçmişimizden, bilinenden ve geçmiş koşullanmaların hepsinden… Bilinmeyene, sonsuz olanaklar alanına adım atmaya istekli olduğumuzda kendimizi evrenin dansının müziğini yöneten yaratıcı zihne teslim ederiz.
Hayatın Amacı Yasası (Darma Yasası) : Herkesin yaşamının bir amacı vardır. Başkalarıyla paylaşmak için eşsiz bir hediyesi ya da özel bir yeteneği vardır. Bu eşsiz yetenek başkalarına hizmetle harmanlandığında, kendi özümüzün coşkusunu ve sevincini deneyimleriz. Bu da tüm hedeflerin hedefi, nihai hedeftir.

ÖZET VE SONUÇ

Evrensel zihin milyarlarca galakside olan her şeyi hassas bir kesinlikle, tereddütsüz bir zekayla düzenleyip yönetir. Zekası nihai ve yücedir ve varlığın her hücresine nüfuz eder, en küçükten en büyüğüne, atomdan kozmosa… Yaşayan her şey bu zekanın bir ifadesidir ve bu zeka “7 Spiritüel Yasa”ya uyarak hareket eder.

İnsan bedeninin herhangi bir hücresine baktığınızda çalışma şeklinin tüm bu yasaların ifadesi olduğunu görürsünüz. Her hücre, ister mide hücresi, ister kalp hücresi, ister beyin hücresi olsun, yasaları ile doğmuştur. DNA içsel güce mükemmel bir örnektir; içsel gücün nesnel ifadesidir. Her hücrede olan bu aynı DNA, bulunduğu hücrenin özgün ihtiyaçlarını karşılamak için kendini farklı şekillerde gösterir. Her hücre aynı zamanda Alma ve Verme Yasası’na uygun hareket eder. Her hücre denge ve denklik halindeyken canlı ve sağlıklıdır. Denklik hali doyum ve uyum halidir. Bu durum devamlı alıp vererek sağlanır. Her hücre diğer hücreleri besler ve destek olur; buna karşılık diğer tüm hücreler tarafından beslenir. Her hücre dinamik bir akış içindedir ve bu akış hiçbir zaman kesilmez. Aslında bu akış hücrenin hayatının özüdür. Vererek bu akışın devamlılığı sağlanır ve hücre sadece bu şekilde alabilir ve hayatına sağlıklı bir şekilde devam edebilir.

“Karma Yasası” her hücre tarafından mükemmel bir şekilde uygulanır, çünkü zekasıyla her durum için en uygun, en kesin ve en doğru tepkiyi verebilir.

“En Az Çaba Yasası”da her hücre tarafından mükemmel uygulanır. Her hücre işini sakin bir uyanıklılık içinde sessiz ve verimli bir şekilde yapar.

“Niyet ve Arzu Yasası”nı uygulayarak, her hücrenin her niyeti, doğanın zekasındaki sınırsız düzenleme gücünden faydalanır. Şeker molekülünün enerjiye dönüştürülebilmesi gibi çok basit bir niyet bedende acilen bir seri olayı gerçekleştirir, belli miktardaki hormonlar doğru zamanda salgılanarak bu şeker molekülünün saf yaratıcı bir enerjiye dönüştürülmesi sağlanır.

Tabii ki her hücre “Zihinsel Bağımsızlık Yasası”nı da uygular. Hücrenin niyeti sonuçlardan bağımsızdır. Sendelemez, duraksamaz çünkü davranışı yaşam odaklıdır ve şimdinin farkındalığıyla hareket eder.

Her hücre ayrıca “Darma Yasası”nı da ortaya koyar. Her hücre kendi kaynağını, yüksek benliğini keşfetmek zorundadır, diğer varlıklara hizmet etmeli ve eşsiz yeteneklerini ortaya koymalıdır. Kalp hücreleri, mide hücreleri ve bağışıklı sistemi hücrelerinin hepsinin kaynağı yüksek benlikle, yani sınırsız içsel güçtedir. Bu kozmik bilgisayara bağlı oldukları için de eşsiz yeteneklerini çabasız bir kolaylıkla ve ebedi bir farkındalıkla ortaya koyarlar. Sadece bu eşsiz yeteneklerini ortaya koyarak kendilerinin ve bedenin bütünlüğünü sağlayabilirler.

Bedendeki her hücrenin iç diyaloğu “Nasıl yardım edebilirim?” diye sormaktır. Kalp hücreleri bağışıklık sistemi hücrelerine, bağışıklık sistemi hücreleri mide ve akciğer hücrelerine yardım etmek ister ve beyin hücreleri de diğer tüm hücreleri dinler, yardım eder. Bedendeki her hücrenin sadece bir fonksiyonu vardır, o da diğer hücrelere yardım etmektir.

Kendi bedenimizdeki hücrelerin davranışlarına bakarak “7 Spiritüel Yasa”nın en olağanüstü ve verimli ifade şeklini görebiliriz. Bu, doğanın dehasıdır. Bunlar Tanrı’nın düşünceleridir ve geri kalan sadece detaylardır.

Deepak Chopra, Başarının 7 Spiritüel Yasası

Pozitif Yayınları

5 Nisan 2016 Salı

Mutlu Yaşamın 10 Anahtarını Listeniz Olsaydı, Listenizde Neler Olur du ?








Philip E. Humbert adlı bir psikiyatri profesörü, "İnsanlara mutlu
yaşamın anahtarını 10 kuralda toplayacak olsam, hangi deyişleri
seçerdim" diye kapsamlı bir çalışma sonrası bir liste çıkartmış.


1. Kendini tanı - Sokrat

Kendi içinde yolculuk yap. Günlük tut. Kalbin, gönlün, vicdanın ne
diyor? Neyi öne çıkartıyor? Dünyaya bilinçli bakmanın yolu basta bu iç yolculuktan geçiyor.

2. Olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol - Mevlana

Dürüst ol, adil ol, hakça düşün. İçinden gelen sesin öne çıkardığı
değerleri koru. Hayatta bir şeyleri korumak için ayakta kalmazsan herşey seni düşürür.

3. En yukarıda aşk var - Aziz Paul

Sesi müziğe dönüştüren aşktır. Aşk olmazsa, sevgi ilişkileri yoksa,
ihtimam eksikse hayatin kuru bir daldan farkı kalmaz.

4. Dünyayı hayal gücü döndürür - Albert Einstein

Yaptığımız her şey hayal kurarak baslar. Hayat -herkes için- hayalleri gerçekleştirmek ve yapabileceğinin en iyisi, olabileceğinin en en güzeli peşinde gitmektir. Bobby Kennedy'nin sözü gibi: Diğerleri dünyaya bakıyor ve "Neden" diye soruyor. Ben bambaşka bir dünya düşünüyor ve "Neden olmasın" diye soruyorum

5. Fazla güzellik göz çıkarmaz - Mae West

Güzel hayat doya doya yaşanır. Mutluluk paylaşılır, hayati sevme hissi coşkuyla beraber gelir. Ruhun müziğinde "Haydi bastır, göster kendini" temposu vardır. Kibir değil, coşku!

6. Fırsatlar yakalandıkça çoğalır - Sun Tzu

Basari cesaret ister, başlangıçtaki cesaret sonradan inanca dönüşür. İnanç insanlığa daha iyi hizmet arzusuna dönüştüğünde fırsatlar yelpazesi yukarı bir seviyede tekrar açılır.

7. Ya yap ya yapma. Denemek yok! - Yoda (Yıldız Savaşları)

Hayat seri hareket, karar ve kararlılık gerektirir.Tereddütte kalanlar geride kalır. Hayatin üstüne gitmezseniz hayat sizin üstünüze gelir.

8. Mükemmellik, ekleyecek bir şey kalmadığında değil, alınacak bir şey kalmadığında oluşur - Antoine de St.Exupery

Hayatinizi basitleştirin. Basite indirge, indirge, bir kere daha
indirge... O zaman ne kalıyor, ona bak. İstekler listenizi kısa tutun.
Kısa tutun ki fokus edebilesiniz. Güneş ışığına büyüteç tutmak gibi, odaklamazsanız hayati yakamazsınız.

9. Kabiliyet yoksa sanatçı olmaz, ama çalışılmadıkça kabiliyet hiç bir
ise yaramaz - Emile Zola

Ancak akilli, bilinçli ve odağı şaşmayan çabalar sonrası olası potansiyelin yapabilecekleri gerçekleşir. Elması yontmadıkça elinizde sadece bir tas parçası vardır.

10. Hayati yasamanın iki yolu var. Biri hiçbir şey mucize değilmiş gibi yasamak...
Diğeri her şey mucizeymiş gibi yasamak - Albert Einstein


Şükretmeyi unutmamak gerek!

3 Nisan 2016 Pazar

Fermuarı Kapat/ Enerji Değiştirme








Kendinizi üzgün ya da savunmasız hissediyorsanız, mer­kezi sinir sisteminizi yöneten enerji yolu olan merkezi meridyen diğer insanların negatif düşüncelerini ve içinize yönelen enerjileri kanalize eden bir radyo alıcısı işlevini görebilir. Sanki dış etmenlere tamamen açık ve savunmasızmış gibisinizdir. Merkezi meridyen kasık kemiğinizden alt duda­ğınıza kadar bir fermuar gibi uzanır ve ellerinizdeki elektro­manyetik ve süptil enerjileri bu fermuarı kapatmak için kul­lanabilirsiniz. Ellerinizi merkezi meridyene doğru çektiğiniz­de meridyen hattı üzerindeki enerjiyi çekmiş olursunuz. Fer­muarı kapatmak size şu şekilde yararlı olacaktır:

• Kendinizi ve dünyanızı daha güvende ve pozitif his­sedersiniz,

• Düşünceleriniz netleşir,

• İçsel güçleriniz açığa çıkar,

• Etrafınızda olabilecek negatif enerjilerden kendinizi koruyabilirsiniz.

Fermuarı kapatmak için (süre, 20 sn):

1. K-27 noktalarınıza canlı bir şekilde vuruş uygulayın ve böylece meridyenlerinizin ileri yönde hareket ettiğinden emin olun.

2. Elinizi, kasık kemiğinizdeki merkezi meridyeninizin alt ucuna yerleştirin (Figür 10).

3. Derin bir nefes alırken aynı anda elinizi bedeninizin merkezine, alt dudağınıza kadar ihtiyatlı bir şekilde hareket ettirin. Bunu üç kez tekrarlayın.

Bu, merkezi meridyenin doğal akış yönüdür. Onu bu şe­küde izleyerek siz meridyeninizi güçlendirirken meridyeniniz de sizi güçlendirir. Merkezi meridyeninizin fermuarını istedi­ğiniz sıklıkta kapatabilirsiniz. Yine de, bunu yaparken derin nefes almayı unutmayın ki, kendi kendinizi kontrol edebildi­ğinizi ve güçlü olduğunuzu hissedebilesiniz. Bir şifacımn elle­rinin enerjileri elektromanyetik bir güç yayar ve elinizle me­ridyeninizi izlemek meridyendeki enerjiyi hareket ettirir.

Merkezi meridyen, başkalarının düşüncelerine ve duygu­larına olduğu gibi sizin düşünce ve duygularınıza karşı da son derece hassastır. Aynı zamanda şakralarınızın her birini doğru­dan etküer. Kendinizi iyi hissediyorken bu "fermuar" adeta baştan sona kapalı gibidir ve sanki korunuyor gibisinizdir.

Bir izleyici kitlesine insanların enerjilerinin birbirlerini etkilediklerini somut olarak ispat etmek için önce bir gönül­lünün merkezi meridyeninin güçlü olduğunu enerji testiyle tespit ederim. Daha sonra izleyicilere, zihinlerine negatif dü­şünceler getirmelerini söylerim. Hemen her zaman, enerji testi bunun gönüllünün merkezi meridyenini zayıflattığını gösterecektir. Ardından, deneye tabi tutulan kişinin fermu­arım kapatırım ve zihinsel olarak onu bunun içine kilitlerim ve bu arada izleyiciler de sadece negatif düşünceler üretmek­le kalmayıp gönüllüye negatif enerjilerini yönelterek etkinin düzeyini artırırlar. Bununla birlikte, ben izleyicilere "gönde-rebildiğiniz en güçlü etkiyi gönderin" desem bile enerji testi hemen her zaman kişinin merkezi meridyeninin güçlü kaldı­ğını gösterecektir. Fermuarı kapatmak size başka bir insanla çekişmeli bir durumdayken ve diğer kişinin enerjilerinizi tü­keten negatif tutumuna karşı fazla şansınız olmadığında bile bu duruma karşı hazır olmanızı sağlayacaktır. Birçok kişi ba­na Fermuarı Kapatma uygulaması sayesinde öfkeli patro­nuyla, katı anne babasıyla, yaramaz çocuğuyla veya eski sev­gilisiyle konuşmayı ve bu sırada da kendi doğruları ve de­ğerlerinden uzaklaşmamayı başarabildiğini anlatmıştır.

Merkezi meridyen düşüncelerinize ve duygularınıza iyice uyumlandığı için, hipnoza ve kendi kendine telkine yanıt ver­meye de son derece müsaittir. Psikolojik olarak "Düşüncelerim net ve düzenli" gibi olumlamaları güçlü bir şekilde telkin et­mek için, merkez meridyenini izlerken .bunları bedeninizdeki her bir hücrenin içine koyup fermuarım çektiğinizi imgeleyin. Aslında, siz merkez meridyeninin fermuarım çektikten sonra fermuarı orada kilitlediğinizi ve anahtarı da sakladığınızı im­gelemeniz tekniğin etkilerini uzatmaya yarayacaktır.

Fermuarı Kapatma Uygulamasını Test Edin. Bir pozitif düşünce üretmek enerjilerinizin akışını güçlendirecek, nega­tif bir düşünce üretmekse zayıflatacaktır.

1. Pozitif bir düşünce üretin ve birinden size enerji testi uygulamasını isteyin.

2. Negatif bir düşünce üretin ve sonra yeniden test uy­gulayın.

3. Partnerinize negatif bir düşünceyi zihninde tutmasını ve size yeniden test uygulamasını isteyin. Partnerinizin dü­şünceleri muhtemelen merkezi meridyeninizi zayıflatmıştır.

4. Partnerinizden negatif düşüncesini tutmaya devam etmesini isteyin, ama bu sefer partneriniz bunu düşünürken siz fermuarı kapatma uygulaması yapın. Fermuarı kapatma­nın enerji alamnızı partnerinizin negatif düşüncesinin etki­sinden koruyup korumadığını görmek için yeniden test uy­gulayın.

5. Negatif düşünce alanını temizleyerek sona erdirin, hem kendiniz hem de partneriniz iki ya da üç kez fermuarı kapatın ve derinden nefes alın.

Donna Eden

1 Nisan 2016 Cuma

Bağlantı Ve Beyaz Kitap






Geleceğiniz nasıl yaratılıyor? Düşünce yoluyla.Tüm yarınlarınız bugünkü düşünceleriniz tarafından tasarlanıyor,çünkü barındırdığınız her düşünce -hangi amaçla olursa olsun,hayal ettiğiniz herşey-bedeninizde bir his yaratır ve bu his ruhunuza kaydolur.Bu his sonra yaşam koşullarınızı hazırlar; çünkü o , ruhunuza kaydedilmiş aynı hissi yaratacak ve ona uyacak koşulları size çekecektir.Ve söylediğiniz her sözcüğün gelecek günlerinizi yarattığını bilin,çünkü sözcükler düşüncenin ruhunuzda doğurduğu hisleri ifade eden seslerdir yanlızca.
Başınıza gelen olayların yanlızca birer rastlantı olduğunu mu sanıyorsunuz? Öyle değildir.Bu alemde kaza ya da rastlantı diye bir şey yoktur.Ve hiç kimse bir başkasının iradesinin ya da amacının kurbanı değildir.Başınıza gelen her şeyi düşündünüz ve hissettiniz.Bunu ''ya öyle olursa '' diye ya da korkuyla hayal ettiniz veya birisi size bir şeyin olacağını söyledi ve siz bunu bir gerçek olarak kabul ettiniz.Vuku bulan her şey, düşünce ve duyguyla mukadder kılınan bir eylem olarak vuku bulur.Her şey!
Düşündüğünüz her şey -hayal ettiğiniz, söylediğiniz her şey ya olmuştur ya da olmayı beklemektedir.Her şeyin nasıl yaratıldığını sanıyorsunuz? Her şey düşünce yoluyla yaratılmıştır.Düşünce,asla ölmeyen,yok edilemeyen yaşamın gerçek vericisidir ve siz onu kendinize yaşam vermek için kullandınız,çünkü o sizin Tanrı zihniyle olan bağınızdır.
Yüzyıllardır bilge varlıklar bilmecelerle,şarkılarla,yazılarla size bu gerçeği öğretmeye çalıştılar,ama çoğunuz bunu anlamayı reddettiniz,çünkü çok azınız yaşamının sorumluluğunu kendi omuzlarında taşımayı istedi.Ama bu alemin işleyiş biçimine göre , düşündüğünüz her şey -kendinize karşı takındığınız her tutum-sonunda gerçeğinizi yaratır.Bu düşündüğünüz en kötü ve çirkin şey ya da en güzel ve yüce şey de olsa, Tanrı-yaşam o olacaktır;çünkü aradaki farkı yanlızca siz bilirsiniz.Tanrı yanlızca yaşamı bilir.Böylece söylediğiniz şey başınıza gelir.SİZ NE DÜŞÜNÜYORSANIZ O'SUNUZ.
Kendinizi küçük gördükçe küçülecek,zeki olmadığınızı düşündükçe aptallaşacaksınız.Kendinizi çirkin buldukça çirkinleşecek,yoksul olduğunuzu düşündükçe yoksullaşacaksınız,ÇÜNKÜ BÖYLE OLMASINI SİZ MUKADDER KILDINIZ.
Tanrı'nın sevgisinin ne kadar büyük olduğunu düşünün ki o size,istediğiniz herşeyi olma ve yaratma özgürlüğü veriyor,ancak sizi asla yargılamıyor.Onun size duyduğu ve benimsediğiniz her düşünceyi ve söylediğiniz her sözü tezahür ettirmenizi sağlayan sevgiyi düşünün.BUNU DÜŞÜNÜN.
Öyleyse,yaşamınızın yaratıcısı kim?
Siz.
Olduğunuz herşeyi ve deneyimlediğiniz herşeyi -Tanrı olan düşünceyle-kendi muhakemenizle yarattınız.Yaşamınıza tümüyle kabul etmeyi istediğiniz şeyleri kabul ettiniz ve yaşamı kabullendiğiniz değerlerinize göre deneyimlediniz.Sizin için neyin iyi olduğunu,neyin deneyimleneceğini belirleyen sizsiniz.Kendi düşünüşünüzle, sizsiniz.
Yaşam mücadelenizi izleyen bir Tanrı'nın esiri ya da kuklası değilsiniz.Hayatın huşu vericiliğini tam bir özgürlükle yaşıyorsunuz.Her biriniz,seçtiğiniz düşünceleri kabullenme konusunda irade özgürlüğüne sahipsiniz ve bu huşu verici güçle her şeyi kendiniz yarattınız.Her hissiniz yaşam yolunuzu yaratır.Neyi düşünüp hissediyorsanız ,o hayatınızda var olacaktır;çünkü Tanrı her duyguya ''olsun'' der.
Siz kimsiniz? Varlığınızın sessizliğinde düşünme,yaratma ve neyi olmayı isterseniz o olma yeteneğine sahip olan Tanrı'sınız.Şu anda siz,kesinlikle olmayı seçtiğiniz sizsiniz ve kimse sizi böyle olmaya zorlamadı.Siz yasa yapıcısı,yaşamınızın ve yaşam koşullarınızın yüce yaratıcısısınız.Siz bu ve diğer birçok yaşamınızda tam olarak idrak etmeyi başaramadığınız herşeyi-bilen bir zekanın en yüce hükmedenisiniz.

Bir zamanlar,bir çiçek yaratabilirdiniz.Ama şimdi kendiniz için ne yaratıyorsunuz? En büyük yaratımlarınız mutsuzluk,endişe,sefalet,nefret,kavga,kendini-inkar,yaşlılık,hastalıkve ölümdür.Sınırlayıcı inançları kabullenerek kendinize sınırlı bir yaşam yaratıyorsunuz,bu inançlar varlığınızda değişmez gerçekler haline gelerek yaşamınızın realitesini oluşturuyorlar.Her şeyi,her insanı,hatta kendinizi bile yargılayarak kendinizi yaşamdan ayırıyorsunuz.Güzellik denen moda ölçüsü içinde yaşıyor ve kendinizi ,insanın -kendi erişilemez idealinden başka bir şey kabul etmeyen-sınırlı bilinci tarafından kabul edilmenize izin veren şeylerle çevreliyorsunuz.Sizler büyümek için doğan,bedeninin canlılığını yitiren ve yok oluncaya dek kendini yaşlılığa inandıran bebeklersiniz.

Bir zamanlar özgürlük rüzgarları olan siz büyük yaratıcı tanrılar,büyük kentlerde kilitli kapılar ardında korkuyla yaşayan bir insan sürüsü haline geldiniz.
Yükselen dağların ve harika rüzgarların yerini yükselen binalarınız ve korku dolu bilinciniz aldı.Nasıl düşüneceğinizi,neye inanacağınızı ,nasıl davranacağınızı ve neye benzeyeceğinizi belirleyen bir toplum yarattınız.
Savaştan ve savaş söylentilerinden korkuyorsunuz.Hastalıklardan korkuyorsunuz.Kabullenilmemekten korkuyorsunuz.Sevgi açlığı çektiğiniz halde,başka bir insanın gözlerinin içine bakmaya korkuyorsunuz.Başınıza gelen her iyi şeyi sorguluyor ve aynı şeyin bir daha olup olmayacağı konusunda kuşkuya düşüyorsunuz.Piyasada başarı,ün ve para için sürünüp yaltaklanıyorsunuz,ve ah, hepsini bir parça mutluluk için yapıyorsunuz.
Düşüncenizle kendinizi umutsuzluğa düşürdünüz.Düşüncenizle kendinizi değersizliğe düşürdünüz.Düşüncenizle kendinizi başarısızlığa düşürdünüz.Düşüncenizle kendinizi hastalığa düşürdünüz.Düşüncenizle kendinizi ölüme sürüklediniz.Tüm bunları siz yarattınız,çünkü içinizdeki -bir düşünceyi alarak evrenler yaratma gücüne sahip olan- ateşli yaratıcı sınırlı düşünceyle kendini inanç,dogma,moda,gelenek ve sınırlı düşünce içine hapsetmiştir.Ve yaşamanıza izin vermemiş olan sizin kendi inançsızlığınızdır.

Neye inanmıyorsunuz? Bedensel duyularınızla algılayamadığınız her şeye; işitilmeyen,görülmeyen,dokunulamayan,tadılamayan ya da dokunulamayan her şeye.
RAMTHA ,BEYAZ KİTAP

Enerji Akışınızı Düzenleyin











Üçlü Canlandırma Vuruşu;




Enerji akışınızı düzenlemek




Bağışık Sisteminizi Güçlendirmek




Metabolizmanızı Canlandırmak




Sağlığınızı Korumak




Enerjinizi Yükseltmek için yapılır.




Duygusal Çalkantıyı Düzenlemek.




Stresi Ve Gerginliği Azaltmak

Adım: K-27 (böbrek meridyeni) noktalarını ovun: Metobolizmayı canlandırır…

Adım: Timüs noktasını dövün: Timüs bezinin ürettiği T hücreleri kanser ve mikroplara direnç gösteren bağışıklık sisteminin askerleridir. Bedenin enerji akışını yönetir ve düzenler. Stresli ortamlarda, negatif enerji yüklendiğiniz ortamlarda bu vuruşu mutlaka yapın.

Adım: Dalak Noktalarına vurun. Enerji seviyenizi yükseltir ve bağışıklık sisteminizi kuvvetlendirir. Duygusal çalkantıya, sinire ve gerginliğe çok iyi gelir

Gerginliği Giderme Yöntemleri :
Yüzünüzde büyük bir gerilimi tutuyor olabilirsiniz. İşte size gerilimden hızlı kurtulma teknikleri (süre, her biri için 15 sn):

1. Parmaklarınızın iç taraflarını elmacık kemiklerinizin üzerine koyun. Yukarı ve aşağı doğru bastırın. Yavaş yavaş, parmaklarınızı elmacıkkemiğinizin üzerinden kulaklarınıza doğru ittirin. Bu, yüzünüze kan getirecek ve gerilen kısımla­rı açacaktır.

2. Bir elinizi diğer omzunuzun üzerine koyun. Parmak­larınızı sırtınıza doğru indirin ve omzunuzu öne doğru çe­kin. Bunu her bir taraf için üç kez yapm.

Eğer bedeninizin yavaşlama talebini önemsememeye de­vam ederseniz, sonunda bedeniniz sizin yerinize bunu bir şe­kilde yapar. Bu durumda soğuk algınlığına yakalamr ya da depresif bir ruh haline girer, veya kendinizi sakatlarsınız. Be­deniniz, yavaşlamanız için sürekli ısrar edecektir. Bununla beraber bizler, bedenin, gezegenin ve gökyüzünün doğal ri­timleri yerine saatin yapay ritimlerinin hakim olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Peki ne yapmak gerek?

Bedeninizin dilini anlamanız, onun ihtiyaçlarını daha iyi duyumsamanızı ve daha iyi iletişim kurmanızı sağlayacaktır ve böylelikle bedeniniz hayat biçiminizle daha uyumlu kala­bilecektir. Birinin diğeriyle çatışma halinde olmasından çok seçimleriniz ve bedeniniz birlikte uyum içinde kalabilir, hat­ta yorgun olup güçlükle yürüdüğünüzde bile. Her ne kadar bugünün dünyasında bedenin doğal ritimleriyle yaşamak hemen hemen imkansızsa da, dinlenemediğiniz zamanlarda bedeninize net olarak enerjilerini tersine çevirmemesini söy­leyebilirsiniz. Ama bu elbette sonsuza dek uykusuz kalabile­ceğiniz anlamına gelmiyor. Böyle bir ricada bulunduğunuz­da hâlâ yedek enerjilerinizi sarf ediyor olabilirsiniz, ve bu durumda da, bedeninizin siz duramadığınızda durmanızı sağlayan mekanizmasıyla savaşarak enerji sarf etmemiş olur­sunuz.

Aşağıdaki basit teknikler stres üreten ve teknolojik ilerle­yişimizin göstergesi olan kirli, doğaya yabancı, enerjileri da­ğıtan bir çevrede yaşayan hemen herkese yarar sağlayacaktır. Size aynı zamanda bu yöntemleri beş dakikalık bir enerji programı içinde toplamanızı öneriyorum, böylelikle bunlar her gün uygulayabileceğiniz bir egzersize dönüşür. Bunun detaylandırılmasını bir sonraki, "Enerji Bedeninizin Anato­misi" başlıklı konuda bulabilirsiniz. Günlük egzersiz, enerji alamnızda pozitif alışkanlıklar inşa eder. Teknikler basit ama etkili, ayrıca birikerek kapsamlanan cinstendir. Her tekniği, onun etkilerini test eden talimatlar izliyor.

ÜÇ VURUŞ NOKTASI

Bedeninizdeki belirli noktalara parmaklarınızla vurma­nız, enerji alanınızı belirli şekillerde etkileyecek, beynini­ze elektrokimyasal itkiler gönderecek ve sinir iletkenlerini harekete geçirecektir. Bu üç spesifik noktaya vurmak suretiy­le —ben birkaç tekniğe birden Üç Vuruş Noktası adını veri­yorum— yorgun olduğunuzda bir dizi tepkiyi aktive edebi­lir, canlılığınızı artırabilir, stresli olduğunuzda bile bağışıklık sisteminizi koruyabilirsiniz. Zaman içinde, bu noktalara ha­fif vuruşlar yapmanız gerektiğini içgüdüsel olarak bilir hale geleceksiniz. Ayrıca, her bir noktanın tam yerini bulmak için çok fazla endişelenmeyin. Tanımlanan bölgede birkaç par­mağınızı birden kullanırsanız, doğru noktaya vurabilirsiniz.



K-27 Noktalarınıza Vurun

Akupunktur noktaları, elektromanyetik ve daha süptil enerjilerin küçük merkezleridir ve on dört meridyen boyun­ca dizilidirler. K-27 noktaları, böbrek meridyeni üzerindeki yirmi yedinci çifttir. İğneli akupunktur ile akupresürün her ikisi de aynı noktaları kullanır. K-27 noktalarınıza hafif vu­ruşlar yapmak ya da masaj yapmak basit bir egzersizdir ve şu faydaları vardır:

• Kendinizi uykusuz hissettiğinizde sizi enerjik kıla­caktır

• Konsantrasyon sağlama güçlüğü hissediyorsanız odaklanmanızı kolaylaştıracaktır



Bunlar, bütün enerji yollarınızı etkileyen bağlantı nokta­larıdır. Onlarla çalışmak beyninize enerjüerinizi düzenlemek için sinyaller gönderir ve böylece kendinizi daha uyanık his­sedebilir ve daha etkili bir performans sağlayabilirsiniz. K-27 noktalarınıza hafif vuruş yapmak için aşağıdakileri uygula­yın (süre, yaklaşık 30 saniye):

1. Parmaklarınızı köprücük kemiğinizin üzerine yerleş­tirin ve birbirleriyle birleştikleri tümsek noktalarını bulana kadar iç tarafa doğru kaydırın. Parmaklarınızı bitim noktala­rından yaklaşık üç santim kadar aşağıya, K-27'lerin hafif dı­şına doğru kaydırın (Figür 3). Çoğu kişide bu bölgede par­maklarının içine kayabileceği bir çentik vardır.

2. Her iki elinizin parmakları bedeninize dönmüş bir şe­kilde, ellerinizin birini diğerinin üzerine çapraz bir şekilde koyun. Her bir elinizin orta parmağı ters yöndeki bir K-27 noktası üzerine gelmelidir. Ellerinizi çapraz koymanız şart değil, ama bunu yapmanız, beynin sol yarımküresindeki enerjinin bedenin sağ yarısına ve beynin sol yarımküresinde­ki enerjinin de bedenin sağ tarafına geçmesine yardımcı olur.

3. Derin nefes alırken, bu noktalara hafifçe vurun ya da masaj yapın. Nefesinizi burnunuzdan alıp ağzınızdan verin. Yaklaşık yirmi saniye devam edin. Eğer her iki elinizi de ay­nı anda kullanamıyorsanız, her iki noktaya da vuruş uygula­mak veya masaj yapmak için başparmağınızı ve parmakları­nızı kullanın.

4. K-27 noktasına hafif vuruş uyguladıktan ya da masaj yaptıktan sonra bunun etkilerini, tek elinizin orta parmağını göbek deliğinize bastırarak ve diğer elinizin parmaklarını K-27 noktalarında tutarak artırabilirsiniz. Parmağınızı göbek deliğinde tutarken, iki ya da üç kez derin nefes alın ve aynı anda da parmağımzı yukarıya çekin. Karnınızın etrafında bir gerilim hissedeceksiniz.

K-27'lere hafifçe vurmak, eğer ters yönde akmaya başla-mışlarsa enerjilerinizin doğru yönde akmasını sağlamaya ya­rayacaktır. Ters yönde akmak tam olarak, siz bir yöne gider­ken enerjilerinizin tam ters yöne gitmesi anlamma gelmekte­dir. K-27 noktalarına hafif vuruşlar uygulamak veya masaj yapmak dikkati hiç çekmeyen bir egzersizdir; öyle ki bir sı­nıftayken ya da iş toplantısmdayken bile bu tekniği kullana­bilirsiniz. Örneğin, gece geç saatte araba kullandığınızı ve uykunuzun geldiğini düşünün. Tek elinizi direksiyondan alarak K-27 noktalarına hafif vuruş uygulaması yaptığınızda büyük ihtimalle enerjinin gözlerinize aktığını ve sizi bir par­ça uyandırdığını hissedeceksiniz. Sonra arabayı bir kenara çekip, hareketleri biraz abartarak çapraz yürüyüş yapabilirsi­niz; böylece bu ayıklık hali süreklilik kazanacaktır (bu uygu­lamayı bu bölümün ilerleyen sayfalarında bulabilirsiniz). Eğer K-27 noktalarına hafif vuruştan hemen yanıt almıyorsa­nız, bedeniniz muhtemelen yorgunluğunuzu yenmenize uzun süre izin vermeyecektir. Bu durumda hemen arabanızı yolun kenarına çekmeli ve dinlenmelisiniz. Koşullarm sizi böyle bir durumda bile direnmeye zorladığı istisnai hallerde uygulamanız gereken teknikler ileride açıklanacaktır (Bölüm 8'deki Yanal Çapraz Geçiş ve Gökyüzünü Yeryüzünden Ayır­ma egzersizlerine bakınız).

K-27 noktalarına hafif vuruşlar uygulamak sizi sadece uyanık tutmakla kalmayacak, aynı zamanda daha net düşün­menizi de sağlayabilecektir. Çocukların okulda sıralarmda otururken önce öğretmenin tahtaya ne yazdığına bakıp son­ra bakışlarını yine oturdukları sıraya çevirdiğine sayısız ke­reler şahit olmuşumdur. Bazı çocuklar gözlerini tahtadan sı­raya çevirdiklerinde zihinleri ya tamamen boşalır ya da veri­len bilgi kafalarını karmakarışık eder. Bunun nedeni, çocuk­ların enerji devrelerinin gözlerin bu yukarı-aşağı hareketiyle altüst olmasıdır. Bu, travmatik bir hatırayı travmatik stres tepkisinden ayırmak amacıyla göz hareketlerinin uyuşması­nı sağlayan mekanizmadır, ama aynı zamanda yeni bilgi alı­mını da engelleyebilir. Ama, K-27 vuruşuyla, enerji devresi çocuğun gözleri yukarı ve aşağı hareket etse bile güçlü kala­caktır. Bu teknik aynı zamanda disleksi (okuma güçlüğü) ve diğer öğrenme güçlüklerinde de faydalı olduğu gibi tenis ya da okuma gibi gözlerinizin hızlı olarak bir noktadan diğeri­ne hareket ettiği her durumda faydalıdır.

Timus Bezinize Hafif Vuruş Uygulayın :

Timus bezinizin üzerindeki alana hafif vuruş uygulamak şu sonuçları meydana getirecek olan basit bir tekniktir:

• Bütün enerjileriniz üzerinde tetikleyici bir etkide bu­lunacaktır.

• Bağışıklık sisteminizi destekleyecektir.

• Gücünüzü ve canlılığınızı artıracaktır.

Bu teknik kendinizi negatif enerjiler tarafından bombar­dımana uğramış gibi hissediyorsanız, soğuk algınlığına ya-kalandıysanız, bir enfeksiyonla boğuşuyorsanız ya da bağı­şıklık sisteminiz bir şekilde tehdit altındaysa size yardımcı olacaktır. Timus beziniz, K-27 noktalarınızın yaklaşık beş santim kadar altında, göğsünüzün tam ortasında yerleşmiş­tir. Bu, bağışıklık sisteminizin kontrol bezidir. Eğer bedenini­zin ihtiyaçlarını ihmal ederek timus bezinizin zekâsını önem­semezseniz, mekanizma karışacaktır. Eğer bunu sürekli ola­rak yapacak olursanız giderek yavaşlayacak ve karışacaktır. Timusunuza hafif vuruşlar uygulamak onu uyandıracak ve düzenleyecektir (süre, yaklaşık 15 sn):

1. K-27 noktalarınıza uygulama yaptıktan sonra par­maklarınızı beş santim kadar aşağı, göğüs kemiğinizin orta­sına doğru itin.

2. Derin nefes alırken, her iki elinizin de dört parmağıy­la timus noktanıza yaklaşık 20 sn boyunca sertçe vurun (Fi­gür 3).

Birçok kişi, stres altındayken timus noktalarına otomatik olarak vurur. İnsanların büyük bir şok yaşadıklarında göğüs­lerinin orta kısımlarına nasıl hafifçe vurma eğilimi gösterdik­lerine hiç dikkat ettiniz mi? Ya da kendilerini zayıf hissettik­lerinde bu noktayı nasıl sıvazladıklarına şahit oldunuz mu? İşte siz de böyle, Tarzan'ı taklit eder gibi, size meydan oku­yan bir olayın içine girdiğinizde kendi timusunuza vurun.



Timus Vuruşunuza Enerji Testi Uygulayın. Timus testi basittir. Bir elinizin parmaklarmı timusunuzun üzerine koyun ve partnerinizden, diğer elinize enerji uygulamasını isteyin.



Dalak Noktalarınıza Vuruş Uygulayın

Bir keresinde, uzun zaman neredeyse hiç çalışmadığım bir sürecin ardından, kendimi başka bir ülkede yüz yirmi ki­şilik bir sınıfta ders verirken ve son derece hasta bir halde buldum. Bir an bayılacağımı düşündüm ve, içgüdüsel bir ha­reketle, kalan enerjim ne kadar olursa olsun düzenlemeye koyuldum; dalak "nörolenfatik refleks noktalarıma" hafif vuruş uygulamaya başladım. Orada herkesin önünde ve hiç­bir açıklama yapmaksızın sert bir biçimde kendime vuruş uygulamaya başladım. Aniden, içimde uyanan yeni hayatı hissetmeye başlamıştım, bu yeni hayat gövdemden yukarı tırmanıyor, bedenimden dışarı taşıyordu. Beni izleyen sınıfa bir an gözüm takıldığında aniden ne kadar gülünç göründü­ğümü fark ettim ve gülmeye başladım. Gülmeye ve vuruş uygulamaya devam ettim; sürekli vuruyor ve bir yandan da gülüyordum... Birdenbire, iyileşeceğimi anlayıvermiştim.

Sınıf aniden iyileşmemi kendi gözleriyle görmüştü; kaş­la göz arasında solgun ve sağlıksız halim kaybolup, yerini dengelenmiş, canlı ve renkli bir görünüme bırakmıştı. Bu, et­kili bir gösteri olmuştu. O sınıftan iki kişi, o olaydan sonra bana bu tekniği kullanmanın onları fiziksel bir teknikten öte­ye götürdüğünü yazdılar. Bir tanesi bir sağlık kuruluşunda çalışan genç bir kadındı. Kadın bir defasında kendisini fizik­sel sınırların o kadar ötesine götürmüştü ki, aniden sarsılma­ya başlamıştı, hastasının gözleri önünde yere düşmekten korkmuştu. Ardmdan, dalak noktalarına vuruş uygulamaya başlamış ve bu durumdan çabucak kurtulmuştu.

Dalak meridyeninizdeki nörolenfatik noktalara vuruş uygulamak, şunları kolaylaştırmanın hızlı bir yoludur:

• Enerji seviyenizi yükseltmenizi sağlar. "

• Kan kimyanızı dengeler

• Bağışıklık sisteminizi güçlendirir.

Akupunktur noktalarının aksine, nörolenfatik noktalar lenf sisteminin bir parçasıdır. Dalak bağışıklık sistemi fonksi­yonunun merkezi olduğundan, dalak nörolenfatik refleks noktalarınıza vuruş uygulamak beden ritimlerinizi eşzaman-lılaştırmaya, enerjilerini ve hormonlarını uyumlandırmaya, toksinleri atmaya, enfeksiyonla başa çıkmaya, stres sırasında veya sonrasında genel kırıklıkla savaşmaya, baş dönmesiyle mücadele etmeye, kanın kimyasını düzenlemeye ve yiyecek­leri daha iyi metabolize etmeye yardımcı olur. Dalak noktala­rınıza vuruş uygulamak için şunları yapmalısınız (süre, yak­laşık 15 dk):

1. Parmaklarınızı timus noktamzdan başlayıp göğüs uç­larınıza doğru bastırarak hareket ettirin ve sonra doğrudan göğsünüze indirin. Daha sonra aşağıya, kaburganıza doğru indirin (Figür 3).



2. Yaklaşık 15 saniye boyunca çeşitli parmaklarınızı kul­lanarak sertçe hafif vuruş uygulayın, burnunuzdan derin ne­fes alın ve ağzımzdan verin.
scalar energy healing sayfasından çeviridir…



















Her vuruşu 20 kez yapmanızı tavsiye ederim.

Enerjinizi Çalan 7 Şey





Yorgun hissediyorsunuz ve neden kaynaklandığını bilmiyor musunuz? Aşağıdaki maddelerden biri veya birkaçı sorunuzun cevabı olabilir.

1. Sandalye veya Koltukta Uzun Süre Oturmak

Uzun bir süre boyunca, bir pozisyonda oturmak enerjinizi azaltabilir. Televizyon seyrederken veya bilgisayar kullanırken bile bu durum söz konusu olabilir. Çünkü vücudunuz hareketsizliği uyumakla eş tutar.

Çözüm: Sık sık gerinin, kalkın ve biraz dolaşın. Bu molalar vücudunuzu uyanık tutacaktır.
2. Kötü Duruş Enerjiyi Boşa Harcar

Vücudu dik hâlde tutmaya çalışılırken büyük miktarda enerji harcanır. Kötü duruş (öne eğilme veya sallanma) omurganın hizasını bozar. Omurganın dengesi ne kadar bozulursa, kaslar da bunu telafi etmek için o kadar enerji harcar.

Çözüm: Hareket ederken, oturuyorken veya ayakta dururken başınız ve vücudunuzun bir doğruda olmasına özen gösterin. Başınız öne düşmesin. Kulaklarınız omuzların tam üstünde olsun.
3. Çok Düşük Kalorili Diyetler Yorgunluğa Neden Olur

Fazla kilolardan kurtulmak enerjinizi artıracaktır, ama bunu çok düşük kalorili diyetler yoluyla yapmak size yardımcı olmaz. Bu diyetler, özellikle günlük alımın 850 kaloriden az olduğu diyetler, sizi daha yorgun yapacak, hatta sağlığınızı başka yollardan etkileyecektir.

Çözüm: Sağlıklı beslenerek kilo vermeye çalışın. Hazır gıdalardan ve şekerli yiyeceklerden kaçının, porsiyonlarınızı küçültün. Haftada 1 kilo vermek en ideali.

4. Sürekli Kapalı Ortamlarda Bulunmak

Evden işe, işten eve gibi bir yaşam tarzı, özellikle soğuk kış aylarında, kolaylıkla benimsenebiliyor. Ama temiz havadan ve güneş ışığından yeterince yararlanmamak başka bir yorgunluk nedeni.

Çözüm: Günde en az bir kere 10 dakikalık yürüyüşe çıkın. Hava bulutlu bile olsa daha fazla güneş ışığı alacak ve temiz havadan faydalanacaksınız.
5. Poğaça Gibi Karbonhidrat Oran Fazla Yiyeceklerle Kahvaltı Yapmak

Karbonhidrat oranı fazla olan yiyecekler kan şekerinin bir anda yükselmesine neden olur. Ama bir-iki saat içinde de kan şekerinde ani bir düşüş yaşanır. Sonuç mu? Enerjiniz kalmadığından bitkin düşüverirsiniz.

Çözüm: Kahvaltı günün en önemli öğünü. Bu öğünü atlamadan, lif ve protein açısından zengin besinlerle kahvaltınızı yapın.
6. Sürekli Endişe Enerjinizi Yok Eder

Eğer gün boyunca bir şey hakkında kaygılanırsanız, kalp atış hızınız ve tansiyonunuz yükseleceğinden, kaslarınız sıkılaşacağından yorgunluk ortaya çıkacaktır.

Çözüm: Endişelerinizi çözmek için biraz zaman ayırın. Pozitif çözümler üzerinde düşünmeye çalışın ve sonra endişelerinizi zihninizden kovun. Bir görev veya bir ödevi sabah ilk iş olarak yapın ki bütün gün bunun hakkında endişelenmeyin.
7. Kış Günleri Bitkinliği Artırır

Günün kısa olduğu kış zamanı uyku uyanıklık döngüsü bozulabilir. Kışın daha az güneş ışığı alınacağından, uykuya dalma hormonu olan melatonin daha fazla salgılanır. Bu da uykulu bir hâle neden olur.



Çözüm: Kış günlerinde mümkün olduğunca dışarı çıkmaya çalışın, bol meyve ve sebze yemeye özen gösterin.

Kabul Etmenin Özgürlüğü






Hayatınızda sürekli tekrar eden bir deneyim mi var?
Herhangi bir olumsuzluğu aşamıyor musunuz?
Ne yapıyorsunuz da bunları kendinize çekiyorsunuz?
Bu deneyimleri yaşamamak için ne yapmalısınız ki tekrar etmesin?
Ruhsal helalleşme denilen fakat çok yönlü olan bu çalışma hızlı bir şekilde size yardımcı olacaktır..

MUHTEŞEM BİR DENEYİM VE ÇÖZÜM...

İnsanlığın en büyük travması '' neden ben ''
ne tehlikeli cümledir neden ve nasıllarla başlayan cümleler neden ben dediğimizde olayı anlamadın kabul eder evrensel yasalar ve dur bak neden sen der gibi aynı olay tekrar tekrar tekrar yaşanır durur. Ruhsal helalleşme Dizim sistemlerinin bir benzeridir ve çalışma nedenlerini daha iyi anlamaya yarayan bir ruhsal görüntüleme düzenleme çalışmasıdır.Nedeni niyeyi nasılı sorgulamak yerine bu çalışmayla görmeye artık hazırsanız cevaplar farklı bir drama çalışması olan ruhsal helalleşme kabul etmenin özgürlüğü ile önünüze serilir.
şikayetin arkasında yatan gerçek dinamiklerin bulunması çalışmasıdır .
Katılımcılar öncesinde temsil edecekleri kişiler hakkında hiçbir bilgi almaksızın hayret verici bir doğrulukta bu kişinin duygularını hissetmekte ve hatta o kişinin kelimelerini, cümlelerini söyleyip hatta varsa tiklerine kadar bire bir aynı belirtilerini temsil esnasında göstermektedirler. Bu sırada bilinçdışı çatışma, uyuşmazlıklar içeren ilişkiler, bağlantılar gün ışığına çıkıp, yıllarca bunların etkisiyle yaşanılan ve anlaşılmaz kalan mutsuz ilişkiler, yaşam akışları, ağır kaderler ve hastalıklar anlaşılır ve görünür hale gelmektedir. Bu sayede aslında aile üyelerinin yada bireylerin gen yolu ile sadece hastalık değil kaderde aktardığını görürüz .
Bizim sorunlarımızdan birçoğu atalarımızın bitmemiş hikayeleri, bitmemiş işlerinin enerjetik kilitlenmeye sebep olması kaynaklıdır.
ONLARA DERİN bir SEVGİ BAĞIYLA BAĞLI OLDUĞUMUZ için ATALARIMIZIN YAPAMADIKLARINI ONLARIN YERİNE BİZ ÜSTLENİYORUZ.
Atalarımızla olan enerjetik kilitlenmelerine çalışma yapıldığında görülmeyeni görür, bakılmayana bakar; gördüğümüzü kabul eder, kabul ettiğimizi yaşama katarsak enerji dengelenir ve şifa başlar. Şöyle ki KABUL ETMENİN ÖZGÜRLÜĞÜ ortaya çıkar .
Nesilden nesile aktarılan tüm ruhsal, fiziksel ve enerjetik yük ve kilitlenmelerin bu çalışma ile çözümlenebileceğini biliyor musunuz?
aile köklerine yapılan yolculukta iyileştirici, dönüştürücü, farkındalığı arttırıcı ve şifalandırıcı ruhsal bir çalışmadır.
Ve sadece bununla sınırlı da kalmaz blokajların görsel çözümü: RUHSAL HELALLEŞME
Hayatınızda tekrar eden maddi manevi canlı ya da cansız tıkanıklıkların kesin çözümünü oluşturur.
Günlük hayat içinde tekrarlayan, aileden genetik mirasla geçmemiş olan bir çok soruna da nokta atışı yapar, olayın resmini çeker ve ortaya koyar...

BU ÇALIŞMA SADECE AİLENİZ İÇİN YAPILMIYOR; YAŞANTIMIZDA OLAN TÜM CANLI VE CANSIZLAR İÇİN DE YAPILABİLİR.
Çevremizde karmamızda (yaşantımızda) olan tüm kişiler olduğu gibi mesela; satılmayan arsa, hayalini kurduğun madde, para, kariyer gibi bir çok seçenek için de çalışma yapılabilir….

Ruhsal helalleşme / Kabul Etmenin Özgürlüğü

İnsanlığın en büyük travması '' neden ben ''
ne tehlikeli cümledir neden ve nasıllarla başlayan cümleler neden ben dediğimizde olayı anlamadın kabul eder evrensel yasalar ve dur bak neden sen der gibi aynı olay tekrar tekrar tekrar yaşanır durur. Ruhsal helalleşme Dizim sistemlerinin bir benzeridir ve çalışma nedenlerini daha iyi anlamaya yarayan bir ruhsal görüntüleme düzenleme çalışmasıdır.Nedeni niyeyi nasılı sorgulamak yerine bu çalışmayla görmeye artık hazırsanız cevaplar farklı bir drama çalışması olan ruhsal helalleşme kabul etmenin özgürlüğü ile önünüze serilir.
şikayetin arkasında yatan gerçek dinamiklerin bulunması çalışmasıdır .
Katılımcılar öncesinde temsil edecekleri kişiler hakkında hiçbir bilgi almaksızın hayret verici bir doğrulukta bu kişinin duygularını hissetmekte ve hatta o kişinin kelimelerini, cümlelerini söyleyip hatta varsa tiklerine kadar bire bir aynı belirtilerini temsil esnasında göstermektedirler. Bu sırada bilinçdışı çatışma, uyuşmazlıklar içeren ilişkiler, bağlantılar gün ışığına çıkıp, yıllarca bunların etkisiyle yaşanılan ve anlaşılmaz kalan mutsuz ilişkiler, yaşam akışları, ağır kaderler ve hastalıklar anlaşılır ve görünür hale gelmektedir. Bu sayede aslında aile üyelerinin yada bireylerin gen yolu ile sadece hastalık değil kaderde aktardığını görürüz .
Bizim sorunlarımızdan birçoğu atalarımızın bitmemiş hikayeleri, bitmemiş işlerinin enerjetik kilitlenmeye sebep olması kaynaklıdır.
ONLARA DERİN bir SEVGİ BAĞIYLA BAĞLI OLDUĞUMUZ için ATALARIMIZIN YAPAMADIKLARINI ONLARIN YERİNE BİZ ÜSTLENİYORUZ.
Atalarımızla olan enerjetik kilitlenmelerine çalışma yapıldığında görülmeyeni görür, bakılmayana bakar; gördüğümüzü kabul eder, kabul ettiğimizi yaşama katarsak enerji dengelenir ve şifa başlar. Şöyle ki KABUL ETMENİN ÖZGÜRLÜĞÜ ortaya çıkar .
Nesilden nesile aktarılan tüm ruhsal, fiziksel ve enerjetik yük ve kilitlenmelerin bu çalışma ile çözümlenebileceğini biliyor musunuz?
aile köklerine yapılan yolculukta iyileştirici, dönüştürücü, farkındalığı arttırıcı ve şifalandırıcı ruhsal bir çalışmadır.
Ve sadece bununla sınırlı da kalmaz blokajların görsel çözümü: RUHSAL HELALLEŞME
Hayatınızda tekrar eden maddi manevi canlı ya da cansız tıkanıklıkların kesin çözümünü oluşturur.
Günlük hayat içinde tekrarlayan, aileden genetik mirasla geçmemiş olan bir çok soruna da nokta atışı yapar, olayın resmini çeker ve ortaya koyar...
BU ÇALIŞMA SADECE AİLENİZ İÇİN YAPILMIYOR; YAŞANTIMIZDA OLAN TÜM CANLI VE CANSIZLAR İÇİN DE YAPILABİLİR.
Çevremizde karmamızda (yaşantımızda) olan tüm kişiler olduğu gibi mesela; satılmayan arsa, hayalini kurduğun madde, para, kariyer gibi bir çok seçenek için de çalışma yapılabilir….
Ruhsal helalleşme / Kabul Etmenin Özgürlüğü
Spiritüel Terapist Güneş Mine Güleş İle Şifanın görsel şovunda Yerinizi alın