Subscribe:

Ads 468x60px

28 Eylül 2012 Cuma

(3. Göz ) Altın Üçgen Enerjisi


  • Horus’un gözü, manevi anlamıyla, vicdanın gözünden hiçbir şeyin kaçmayacağını, insanın iç âlemindeki her niyetini ve yaşamdaki her davranışını gözden kaçırmayan bu merhametsiz yargıcın keskin bakışını sembolize eder. Bu vicdanın 24 saat kapanmadan açık kalan gözüdür. Bu yüzden Güneş ve Ay, Horus’un gözleri olarak ifade edilir. Çünkü Güneş ve Ay’ın her ikisi nöbetleşe, gece ve gündüz insanın üzerinden eksik olmaz, Horus’un 24 saat açık kalan gözleri gibi. (Bu nedenle Horus'un gözü güneşle temsil edilen Ra'nın gözü olarak da ifade edilir.) Bu, vicdanın karşıtı olan nefsaniyetin hiç işine gelmez; nefsaniyeti ve kötülüğü temsil eden Seth de bu yüzden bu gözü çıkarmaya çalışmıştır. Antik Mısır mitolojisine göre, Horus sonunda bu gözünü babası Osiris’e vermiş ya da Osiris’in kullanımına bırakmıştır.
    • Horus’un gözü, biçimsel anlamıyla, Tanrı’nın "bir"liğini (tekliğini) matematiksel olarak gösteren bir semboldür. Bu anlam şöyle açıklanır: Bir bütün ikiye bölündüğünde 1/2 elde edilir. Bu da ikiye bölündüğü takdirde 1/4 elde edilir. İşleme bu şekilde hep ikiye bölme ile devam edilirse sırasıyla, 1/8, 1/16, 1/32 ve 1/64 elde edilir. Bunların tümü toplandığında ise 63/64 bulunur. Buradan şu sonuç çıkar: Bir bütün, sürekli olarak ikiye bölünmeye devam edilirse, toplam değerde, sonsuzluk hariç, hiçbir zaman bire, birliğe ulaşılamaz; yalnızca Mutlak (Tanrı) bir’dir. Horus’un gözü “glifler” denilen parçalardan oluşur ki, bu altı parça, sırasıyla, 1/2, 1/4, 1/8, 1/16, 1/32, 1/64’ü ifade eder.
    • Kötülüğü temsil eden Seth, Osiris'i öldürür. Osiris'in oğlu Horus, intikam almak üzere Seth ile savaşır. Seth, bu savaşta Horus'un gözünü parçalar. Bu parçaları Toth bir araya getirirse de eskisi gibi çalışmayacaktır, o bu eksikliği büyü gücü ile tamamlar ve böylece göz eskisi gibi olur. Horus'un gözleri her daim dünyanın üstünde olan ay ve güneşi temsil eder, manevi anlamda vicdanın hiç kapanmayan gözüdür yorumu yapılabilir. Horus'un gözü çeşitli parapsikolojik durumlarda, arınma ve koruyucu tılsım amacıyla da aksesuar olarak kullanılmaktadır.
    • Bu enerji sistemine uyumlandıktan sonra, enerjiyi harekete geçirerek, kendinize ve başkalarına şifa verebilirsiniz. Altın Üçgen enerjisini devamlı kullanırsanız ve enerjiyi üçüncü gözünüzün önünde canlandırırsanız, zihinsel ve telepatik özelliklerinizi artırmanıza da yardımcı olur. Bu sistemle fiziksel düzeyden çok fiziksel sorunların kaynağının yattığı ruh düzeyinde çalışırsınız.

      Bu sistemi diğer şifacılık sistemleriyle beraber ya da tek başına kullanabilirsiniz. Altın Üçgen enerjisi çok özel bir enerjidir ama bütün diğer enerji sistemleriyle beraber uyumlu çalışır. Diğer enerji sistemlerinin şifa etkilerini yüzde yüz artırır. Seans sırasında enerji alan kişi sıcaklık, hafif titreşimler vb deneyimler. Bazı kişiler çok acayip bir soğuk hissine de kapılabilir.

      Altın Üçgen enerjisiyle şifa çalışmaları yüz yüze ya da uzaktan yapılır, zamandan ve mekandan bağımsız çalıştırılabilir. Bu şifa enerjisini verirken, alıcıya dokunmanız gerekmez. Enerjiyi alanın da, gönderenin de içinde çok güzel duygular uyandırabilir. Şifa göndermek için, alıcı konumundaki kişinin iznini almak gerekmez ama şifa göndereceğiniz kişinin iznini almak elbette iyi bir fikirdir.

      Enerjiyi göndermek için, üçüncü göz çakramızın üzerine bir altın üçgen çizeriz. Kişinin Yüksek Benliğine ya da ruhuna, enerjiye ihtiyacı varsa kabul etmesini söyleriz. Kabul ediyorsa enerji akmaya başlar. Kabul etmiyorsa çalışmayı keseriz. Bu süreçte kendi iç sesimize ve Yüksek Benliğimize danışırız.

      Uyumlandıktan sonra enerjiye bedeninizde akmasını söyleyin. Gözünüzü kapatırsanız üçüncü gözünüzün olduğu yerde, alın çakranızda Altın Üçgen piramidini görecesiniz ya da hissedeceksiniz.

      Bu enerji astım, HİV/AİDS, kanser, kalp, hepatit, bazı ilaçlarla şifa bulamayan kronik hastalıkları tedavide çok etkili çalışır. Her zaman başarı sağlanamasa da şifa verme oranı çok yüksektir. Özel bir ruhsal çalışma tekniğidir, değişik şekillerde kullanılabilir.
      Şifacıları bekleyen ve çok dikkatli olmak gereken tuzaklar
      1 – Ego ego ego.
      2 – Negatif duygularınızdan olabildiğince arının.
      3 – Enerji yalnızca bir insana yardımcı olmak için verilmelidir, onu yaralamak ve canını yakmak için değil.

      Sevgi sözcüğünü sürekli hatırlayın ve hissedin. Bu, enerjinizi artırır, onu saflaştırır ve parıldatır. Mantra olarak sevgi sözcüğünü kullanın, nasıl etkili çalıştığına siz bile şaşıracaksınız.

      Bu enerjiye uyumlandıktan sonra hepimiz, üçüncü gözümüzün arkasında ya da üzerinde bir sembol görürüz. Bu sembol, bir ateş işaretine benzer. Hünerli Atlantisliler ve eski Mısırlıların gizem okullarında bu ve benzeri semboller çok vardı ve altındandı. Uyumlama 10-15 dakikada biter ama asıl frekanslardaki değişim çok daha büyük boyutlardadır. Bu enerji ile irtibatımız derinleştikçe frekanslardaki değişim artar.

      Bu enerjiyi her kullandığımızda ve uyumlama sırasında, altın piramit üçüncü gözümüzün üzerinde döner. Birçok şifacı aura, üçgen piramit göremez ama çok iyi şifa verir. Altın Üçgen enerjisine uyumlanmış bir kişiyse hem çok iyi şifa verir, hem de başkalarının göremedikleri birtakım vizyonlar görür, telepatik güçleri başkalarından kat kat fazla olur.
      BAZI TEMEL ALTIN ÜÇGEN EGZERSİZLERİ VE TEKNİKLERİ

      Niyet egzersizi

      Altın Üçgen enerjisi sizin niyetlerinizden çok fazla etkilenir. Bu enerjinin farkında olmanız zaman zaman değişebilir. Enerjiyi fazla hissetmek isterseniz daha fazla hisseder ve kullanabilirsiniz. Bu, size kalmıştır. Bilinçli olarak niyet etmek, iyi bir yoldur.
      1 - İçinizden şunları söyleyin:
      “BEN, ŞİMDİ BİLİNÇLİ OLARAK KENDİMDEKİ ALTIN ÜÇGEN ENERJİSİNİN FARKINA VARIYORUM VE ONUN BENİMLE BERABER OLDUĞUNU HİSSEDİYORUM.”2 - Bu cümleyi günün değişik saatlerinde sık sık içinizden tekrarlayın.
      3 - Enerjinin en çok farkına vardığınız ve varamadığınız zamanlara bakın. Meşgul ya da yorgun olduğunuz zaman enerjiyi daha az hissedersiniz. Dinlenmiş olduğunuz zaman veya hasta ve şifaya acil ihtiyacı olan birinin yanında enerjinin gücünün daha çok farkına varırsınız.

      Altın Üçgen üçüncü gözü harekete geçirme egzersizi
      1 - İki elinizin parmak uçlarını birleştirerek bir ateş üçgeni yapın. İki baş parmak aşağıya, diğer sekiz parmak yukarıya baksın.
      2 – Eliniz bu şekildeyken üçüncü gözünüzün üzerine getirin. Enerjiyi hissedene kadar eliniz bu pozisyonda kalsın.

      3 – Piramidi gözleyin. Ne durumda olduğuna bakın. Renk, ses, koku vb var mı? Bu işi uzanarak yaparsanız kollarınız yorulmaz, o nedenle uzanabilirsiniz.

      4 – Altın piramidi daha hızlı döndürmeyi deneyin. Pratik yapın.

      5 – Sonra dönmesini yavaşlatın.

      6 – Bitince ellerinizi üçüncü gözünüzün üzerinden çekin. Birkaç dakika rahatladıktan sonra yerinizden kalkabilirsiniz.

      Altın Sütun

      Bu egzersizi otururken, ayakta ya da uzanmış durumda yapabilirsiniz. Rahat bir sandalyede oturmanız veya uzanmanız tavsiye edilir.

      1 – Ellerinizi bedeninizin üzerine rahatça koyun.

      2 – Birkaç kez derin nefes alın.

      3 – Altın enerjinin kök çakranızdan bedeninize girdiğini, omurganız boyunca yükseldiğini ve taç çakranızdan çıktığını, bir altın sütun gibi bedeninizin içinde yükseldiğini düşünün.

      4 – Altın sütunu seyrederken hafif tonda mantra gibi bir ses çıkarabilirsiniz. Bazı yerlerde enerjinin çok, bazı yerlerde daha az titreştiğinin farkına varın. Fazla titreşim olan yerlerde daha fazla temizlik gerektiğini hissedin. Elinizi bu noktaya koyup kendi kendinize şifa verin.

      5 – Altın sütundan enerji tüm çakralarınıza aksın, sütun yavaş yavaş genişlesin. Bu çalışmayı her yaptığınızda sütunu bir öncekinden biraz daha genişletin.

      İsis’i davet etmek

      1 – Şifa çalışmalarınıza İsis’in gelip yardımcı olmasını ve yol göstermesini isterseniz, önce Altın Üçgeni gözünüzde canlandırın.

      2 – Sonra İsis’i şifa çalışmanızda rehber olması için yanınıza davet edin.

      3 – Üçgene bakın, edinebileceğiniz en kuvvetli etki ve izlenimleri dinleyin. Bazen rehberler kuvvetli bir hissedişle, bazen de üçgenin içinden gelirler. Üçgen renk değiştirebilir, başka şekilde dönebilir, içinde kullanabileceğiniz herhangi bir şifa sembolü veya kelimesi barındırabilir. Burada önemli olan İsis’in, size şifa verdiğiniz kişiye gönderdiği mesajı anlayabilmektir.

      Altın Üçgen tonlama egzersizleri

      Bu egzersizler yardımıyla, Altın Üçgen enerjisiyle tonlamayı birleştirebilirsiniz. Sezgilerinizle bulacağınız her sesi bu maksat için kullanabilirsiniz. Örneğin; “Ah”, “Om”, “Sevgi” de güzel bir seçimdir.

      1 – İsis’e ve Altın Üçgen enerjisine bağlanın.

      2 – Enerji bedeninizde akmaya başlayınca, niyet ederek onu boğaz çakranıza yönlendirin. Enerji boğaz çakranızda yoğunlaşmaya başlayınca boğazınızda vızıltı, gıdıklanma veya değişik duygular hissedebilirsiniz. Bu, enerjinin yoğunlaştığını gösterir.

      3 – Derin nefes alın ve “ah” sesi çıkarın.

      4 – Kendinizi iyi hissedinceye ve enerji boğaz çakranızdan çıkıncaya kadar “ah” sesini çıkarmaya devam edin.

      5 – Aynı şeyleri “İsis” ve “sevgi” kelimeleriyle de tekrarlayın.

      6 – Bunlardan sonra istediğiniz tonlamalarda ses çalışmalarınıza devam edebilirsiniz. Tonlamalar yüksek, yumuşak, şarkı, çığlık, fısıltı vb olabilir. Seçim size aittir. İç sesinizi dinleyin.

      Kendi Altın Üçgen enerjisi tonlamanızı bulmak

      Kendi Altın Üçgen enerjisi tonlamanızı bulmak için şu pratikleri yapabilirsiniz.

      1 – İsis’e ve Altın Üçgen enerjisine bağlanın.

      2 – Üçüncü gözünüzde Altın Üçgeni hissedin veya hayal edin.

      3 – İsis’e, şifa enerjisine bağlanmanız için size yeni bir tonlama öğretmesini söyleyin. Bu bilgi size, kuvvetli bir hissedişle veya Altın Üçgenin içinde gelebilir. Altın Üçgenin içinde gelirse, üçgenin yerinde, yani üçüncü gözünüzün üzerinde olduğundan emin olun.

      4 – Yeni ton size bu şekilde ulaşacaktır. Onunla pratik yapın.

      5 – Bu tonu teybe ya da defterinize kaydedin.

      Size yeni bildirilen tondan sonra, başka zamanlarda ve başka şifa çalışmalarınızda da yeni tonlar bulun. Hepsini bir yere yazıp, gerektiğinde kullanın. O tonu kullandığınızda, sonraki çalışmalarınızda yardımcı olması amacıyla neler hissettiğinizi, duyduğunuz kokuyu, gözünüzün önüne gelen rengi kaydedin.

      Başka birine şifa için enerji gönderdiğinizde bu notlardaki tonlamaları kullanabilirsiniz. Hangi tonlamanın daha kuvvetli olduğunu çalışmalar neticesinde bulabilirsiniz. Kişiden kişiye veya çakradan çakraya tonlamalar değişebilir, bunu fark etmeye çalışın. En sevdiğiniz ve en etkili olan tonlamayı bulun. Bu, ancak yapılan pratikler sonucu saptanabilir. Size özel tonlar, sizin Altın Üçgen şifa enerjisi tonlamalarınızdır.

      SİSTEME UYUMLANMA


      Altın Üçgen enerjisi üstadı ve eğitmeni tarafından uyumlandıktan sonra siz de başkalarını bu enerjiye uyumlayabilirsiniz ve ilk şifacılık çalışmanıza bu enerjiyle başlayabilirsiniz. Bu konularda başka hiçbir eğitim almamış olsanız bile... Sisteme uyumlanmak 10-15 dakika sürer.

      Uyumlamaya Hazırlık

      1 - Altın Üçgen enerjisi üstadı/eğitimcisi, İsis’e, “XXXX’i Altın Üçgen enerjisine uyumlayabilir miyim?” diye sorar. Üstat/eğitimci, Yüksek Benliği vasıtasıyla cevabı hisseder. Cevap, “evet” gelirse uyumlamaya başlanır. “Hayır” gelirse uyumlama yapılmaz.

      2 - Uyumlama başlamadan, öğrenciden çok rahat olması ve derin nefes alması istenir. Öğrenci sizi önceden tanımıyorsa bu, uyumlamanın en zor anıdır. Çünkü öğrenci ne yaptığınızı bilmiyordur ve heyecanlanabilir. Öğrencinin ruhunu size açması için, aurasının üzerine sevdiğiniz ve her zaman kullandığınız ruhsal sembolleri altın renkli olarak çizin. Onları negatif enerjilere karşı koruma altına alın, çevrenizi pozitif enerjiyle bezeyin.

      3 – Üçüncü gözünüze odaklanın. İsis’i yanınıza çağırın. Onu zihninizde canlandın. Uyumlama sırasında sizi ve öğrencinizi koruması altına almasını isteyin. İsis ile aranızda manyetik bir bağ oluşsun, bunu hissedin.

      4 – Öğrencinin başından ayağına kadar bedenin ortasından geçen dikey bir altın çizgi çizin. Sonra göğsünün üzerine de kalbi hizasında, sağ elinizle soldan sağa doğru bir altın çizgi çizin. Öğrenciniz sizin bu hatları çizdiğinizi bilsin ve hissetsin.

      Artık hazırlık kısmı bitmiştir, uyumlamaya başlayabiliriz.

      Çakraları ve Kundalini’yi Temizleme

      Ateş Üçgeni ve Nefes

      Uyumlama yaparken önce enerjiyi öğrencinin yedi ana çakrasına göndereceksiniz. Öğrenci bu sırada acı hissederse, acı hissettiği çakrasına “ateş üçgeninin” içinden üç kez nefes üfleyin. Uyumlamada bazı çakraların temizliği uzun sürerse hızlandırmak için de bu tekniği kullanabilirsiniz.

      “Ateş üçgeni” yapmak için iki elinizin parmak uçlarını birleştirip üçgen meydana getirin. İki baş parmak aşağıya, diğer sekiz parmak yukarıya baksın.

      Gözünüzü kapayın ve öğrencinin acıyan çakrasına bu üçgenin içinden üç kere üfleyin. Acı geçmezse üflemeye devam edin. Çakraların temizlenmesi sırasında siz ve öğrenciniz, etrafı altın beneklerle çevrili beyaz bir enerjinin sizden çıkıp öğrencinin sorunlu çakrasına gittiğini görebilirsiniz.


      1 – Öğrenciyle auranızı, yani enerji alanınızı birleştirin. Bir elinizi, avuç içi yukarı bakar vaziyette öğrencinin kalp çakrasının altına, diğer elinizi avuç içi aşağı bakar vaziyette öğrencinin kalp çakrasının üzerine koyarak doğrudan kalbine enerji gönderin.

      Aranızda çok kuvvetli bir çekim oluşana kadar bu durumu devam ettirin. Ona sıcak, soğuk vb ne hissettiğini, kalp bölgesinde hafif titreme vb hissedip hissetmediğini sorun. Aranızdaki manyetik bağı ikinizde tam olarak hissettiğiniz zaman uyumlamaya devam edebilirsiniz.

      2 – Önce öğrencinin kök çakrasına enerji gönderin. Düşüncelerinizi kök çakrada yoğunlaştırın. Ellerinizi kavuşturup konsantre olun. Enerjinin akışının ve gönderdiğiniz enerjinin manyetik yoğunluğunun, size geri dönerken daha kuvvetlendiğini hissedin.

      Bu sırada öğrencinin kök çakrası temizlenir. Öğrenciye kök çakrasında soğuk, sıcak, titreme gibi bir duygu hissedip hissetmediğini sorun. Öğrenci bir şeyler hissedene kadar devam edin. Temizlik tamamlanıncaya kadar bu işleme devam edin.

      Kök çakrasından sonra, aynı işlemi yaparak sırasıyla öğrencinin cinsel çakrasını, solar pleksüs çakrasını, kalp çakrasını, boğaz çakrasını, üçüncü göz çakrasını, taç çakrasını temizleyin. Her çakrayı, temizledikten sonra altın rengi ışıkla doldurun.

      Uyumlamanın bir sonraki aşamasına geçmeden önce, öğrencinin hiçbir çakrasında ağrı ya da acı olmadığından emin olmalıyız. Eğer varsa kutsal nefesle o çakradaki ağrıyı, acıyı geçirip uyumlamaya devam etmeliyiz.

      3 - Bütün çakralar temizlendikten sonra sıra, omurga (belkemiği) boyunca devam eden bölgeyi, Kundalini’yi tam olarak temizlemeye gelir. Buradaki enerjiyi açmak için, sol elinizin avuç içi solar pleksüsünüz hizasında yukarıya, sağ elinizin avuç içiyse kalbinizin hizasında yukarıya baksın. Öğrenciye sol elinizi kök çakrasının altına, sağ elinizi de taç çakrasının üzerine koyduğunuzu, omurgası boyunca altın renkli bir enerji sütunun bütün bedenini temizlediğini imgelemesini söyleyin. Normalde enerji beyaz renklidir, etrafında altın rengi benekler mevcuttur.

      Öğrenciden, enerjinin taç çakrasından çıkıp bedenini terk ettiğini hissettiği anı size söylemesini isteyin.

      Enerji taç çakradan çıkıp bedeni terk edince gerçek uyumlamaya başlayabilirsiniz.

      Uyumlama

      1 – Öğrenciye, uyumlamaya başlayacağınızı ve İsis’i yardıma çağıracağınızı söyleyin. Uyumlamayı İsis yapacaktır. İçinizden ya da yüksek sesle, “Sevgili İsis, lütfen yanımıza gel ve uygun görürsen XXXX’i enerjine uyumla” deyin.

      2 – Sağ elinizle öğrencinin tepe çakrasına basın. Elinizin altında altın üçgeni hissedin. Elinizle beraber onu öne, üçüncü gözün üzerine getirin ve üçüncü gözün arkasına yerleştirin.

      Bu durumda öğrenci üçüncü gözün olduğu yerde basınç hissetmeli, üçgen veya piramit görmelidir. Olabildiğince çok enerji gönderin. Genellikle üçgen veya piramit altın rengidir, döner, parlar. Ama bu şart değildir.

      Öğrenci altın üçgeni hissedince uyumlanmıştır. Onu kutlayın ve her ikiniz de rahatça oturun.

      Uyumlanma sonrası öğrenci kendini çok sevinçli, kafasının içinde ışıklar yanıyormuş gibi uyandırılmış hissedebilir. Bu duygu birkaç saat sonra kaybolur. Uyumlandıktan sonra öğrenciye bol bol su içmesini öğütleyin.

      Öğrencilerin çoğu gerçekten uyumlanıp uyumlanmadıklarını merak ederler. Onlara bedenlerinde seçtikleri bir noktaya Altın Üçgen enerjisi göndermelerini söyleyin. Seçtikleri noktada soğuk, sıcak, karıncalanama, titreşim vb hissediyorlarsa uyumlandıklarından emin olabilirler.

      Bedeninizin tepeden ayağa kadar her yerine Altın Üçgen enerjisi gönderip odaklanın, böylece masaj yapın. Bu şekilde bedeninizi temizler ve enerjiye alışırsınız.

      Sonra bu işlemi bir arkadaşınıza, daha sonra da uzaktaki bir yakınınıza yapabilirsiniz. Uyumlamadan bir ay kadar sonra telepatik özellikleriniz yavaş yavaş ortaya çıkar ve zamanla daha da artar.


      alıntıdır
    • James J. Purner tarafından ortaya çıkarılan bu şifacılık sistemi, Usui Reiki, Seichim Reiki, Karuna Reiki benzeridir. Öğrenilmesi ve uygulaması çok kolay olan bu sistem, diğer şifacılık sistemleri / enerji teknikleri ile beraber kullanılabilmektedir.
      Bu Mısır enerji sistemine bir Golden Triangle eğitmeni tarafındanUYUMLANDIKTAN sonra, enerjiyi göndermek için, enerjinin bedeninizden akmasına niyet edersiniz veya 3. gözünüzün olduğu yerde alın çakranızda ALTIN ÜÇGENİ ya da PİRAMİDİ görür ya da hissedersiniz. Böylece enerjiyi harekete geçirerek kendinize veya bir başkasına şifa verebilirsiniz. Bu enerji tekniği astım, AIDS, kanser, kalp, alerji gibi bazı kronik hastalıkların tedavisini çok yoğun destekler.
      ALTIN ÜÇGEN enerjisi kişilere uzaktan da etkili olarak gönderilebilir. Zamandan ve mekandan bağımsız çalıştırılabilir. Hem enerjiyi gönderenin, hem de enerjiyi alanın içinde çok güzel duygular yaratır. Bu enerjiyi devamlı kullanırsanız ve enerjiyi 3. gözünüzün üzerinde canlandırırsanız, sezgisel ve telepatik özelliklerinizi arttırmanıza yardımcı olur.

27 Eylül 2012 Perşembe

Aşk'a Dair . . .


Anadolu’nun orta vilayetlerinden bir köyde yavaş yavaş güneş batmaya hava kararmaya başlar.
Karanlık iyice çöker köyün üzerine.
Evlerden birinde bir kadın ve adam yatma hazırlığı yapmaktadır.
Erken yatıp yarın sabaha güneş ışığına erken uyanılacaktır.
Adam üzerini değiştirir yatağına yönelir.
Evin penceresinden; karanlık bahçeye vuran ışıkta ağaçların arasında bir gölge belirir.
Kadın pencereden dışarı bakar ve gülümser.
Kadının sevgilisi bahçededir. . .
Tam sözleştikleri gibi sözleştikleri saatte ve yerde adam onu beklemektedir.
Kadın kocasının uyumasından emin olunca
sessizce yataktan kalkar üstünü giyer …
Ve pencereden aşağıya atlar.Başka bir adam içinkadın kocasını terk eder.
Koşarlar iki sevgili kaçıyorlar.Tarlaları ovaları aşarlar…..
Anadolu’da bir köy nasıl koşmasınlar ki.
Arkalarından onları kovalayacak onca şey vardır. Namus belası Töre cinayetleri yoksulluk cefa korku.
Arkalarında bunlar varken nasıl durabilirler.
Köyden uzaklaştıklarına iyice emin olunca soluklanmak için dururlar.
Kadın duraksamayı fırsat bilip nefes nefese der ki :
‘Evden çıktığımdan beri ayakkabımın içinde bir şey var beni rahatsız ediyor’ çıkartıp bakar ki…..
ayakkabısının içinde bir tomar para!!!!!
Kocası her şeyin farkında.
Biliyor ki gidecek
‘Beni terk edecek ama bunca yıl çorbasını içtim
çamaşırlarımı yıkadı ütüledi. Bana emeği geçti’
YABAN ELDE MUHTAÇ OLMASIN DİYE ! ! !
O Yoksul köylü;
bütün parasını; başka bir adam için kendisini terk eden
karısının giderek kendinden uzaklaşan adımlarını
attığı ayakkabısının içine koydu.
O güzel insanı O onurlu davranışı sergileyen O terk edilen adamı
HEPİNİZ TANIYORSUNUZ …..
Çünkü O;
Bir dizesinde bize yürekten seslendiği gibi
Uzun ince bir yoldaydı ve gidiyordu gündüz gece...

Aşık Veysel

22 Eylül 2012 Cumartesi

Tevazunun Böylesi . . .


Adamın birisi kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi birşey yapmış olmak için bunu Hacı Bektaş Veli’nin dergahına kurban olarak bağışlamak ister.

O zamanlar dergahlar aynı zamanda aşevi işlevi görüyordu. Durumu Hacı Bektaş Veli’ye anlatır ve Hacı Bektaş Veli helal değildir diye bu kurbanı geri çevirir.

Bunun üzerine adam mevlevi dergahına gider ve aynı durumu Mevlana’ya anlatır. Mevlana ise bu
hediyeyi kabul eder.

Adam aynı şeyi Hacı Bektaş Veli’ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlana’ya bunun sebebini sorar.

Mevlana şöyle der:

- Biz bir karga isek Hacı Bektaş Veli bir şahin gibidir.
Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.

Adam üşenmez kalkar. Hacı Bektaş dergahı’na gider ve Hacı Bektaş Veli’ye, Mevlana’nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektaş Veli’ye sorar.

Haci Bektas da söyle der:

- Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana’nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir

AFFETMEK

Affetmek eğilmektir.. 
... 
Kırılmadan eğilmektir.. affetmek acıların yükünü, acıların yükü altında güçlü olarak eğilmektir.. kırılmadan.. ama affetmek çok çabuk yaralardan iyileşmektir.. yaralardan ve acılardan kurtulma gücüdür. 

Yaşam haksızlıklarla doludur.. ama yaşamın acımasızlıklarına karşı affedici ol.. 

** 

ve kendini affet.. bugüne kadar pişmanlık duyduğun tüm yaptıklarından dolayı kendini affet.. ve yapmak isteyip de yapamadıklarından dolayı kendini affet.. bugüne kadar yapamadıklarından dolayı kendini affet.. 

ve.. tam kendin olmak için kendini affet..tüm pişmanlıklardan dolayı kendini affet.. 

kendi içine yaptığın her 

adımda kendini affet.. 

kendi kendini affettikçe ruhunu temizleyeceksin.. 

ruhunu temiz pırıl, taze sularla yıkamaya başlıyorsun.. etrafında iyileştirici ışığın parıldadığını göreceksin.. etrafında kutsal bir ışık parıldamaya başlayacak.. 

kendini affettikçe.. başka insanları affetme gücün ortaya çıkmaya başlayacak.. kendinden utanç duymadığın zaman.. kendini affetmeye başlamışsın demektir.. kendini affetmek kendini sevmektir.. 

kendini olduğun gibi kabul ettiğin zaman.. 

ruhun temizleniyor.. 

o ruhun.. temizlendikçe.. 

başkalarında o insanları affetme gücünü buluyorsun.. 

benim sesimi duydukça.. içindeki acıları attıkça.. kendi kendini affetme duygunu 

ortaya çıkarıyorsun.. 

bugüne kadar başına gelen şeylerin o kadar kötü olmadığını görüyorsun.. 

mutsuz olmaya, acı çekmeye, ihanete uğramaya hakkın olduğunu öğreniyorsun.. 

kızma hakkın olduğunu öğreniyorsun.. 

başkaları sana haksızlık yaptığı zaman.. kızma hakkın olduğunu öğreniyorsun.. 

duyguları anlama, söyleme hakkın var.. 

duygularını gömersen.. 

kızgınlıklarını, gücenmişliklerini, bedenin altına itmeye kalkarsan.. bil ki bir gün patlarlar.. aynı bir yanardağın patlaması gibi patlarlar.. bir yanardağ gibi.. kızgın lavları fırlatırlar.. 

bir tüpün patlaması gibi.. sıkışmış gazın patlaması gibi.. patlarlar.. 

** 

seni incitenlerle yüzleş.. acı verenlerle yüzleş.. söyle onlara ne kadar kötü hissettiğini.. sadece.. burada, hayalinde söylemen yeterli.. sözle bütün yaptıkları kötülükleri.. 

affetmek onları sevmek değildir.. onların yaptıklarını unutmak değildir.. bütün sınırlarını koruyabilirsin.. ilişkilerini istediğin gibi ayarlayabilirsin.. 

adalet her zaman istediğini gibi olmaz.. tanrının adaleti de senin istediğin gibi olmaz.. ama affetmek adaletinde ötesindendir.. çünkü tek bir sonucu vardır.. senin iyileşmendir.. 

** 

bazen insanlar seni incitirler.. bazen sana acı verirler.. neden biliyor musun.. çünkü onlarda büyüyorlardır.. öğreniyorlardır.. onların yetersizliklerini affet.. onların insan oldukları için 

affet.. onlar tanrının yarattığı insan olduğu için affet.. 

affetmeyi reddetmek kendine acı vermeye devam etmektir.. kendini kurban olmaya devam etmektir.. 

** 

affetmedikçe kafese kapanmış bir kurbansın ve bir kurban olarak kalacaksın.. kurbanlık bir koyun olarak kalacaksın.. 

** 

kurbanlığı ret et.. ve affeden bir kişi haline dönmeyi iste.. 

** 

affetmeye nasıl karşı koyduğunu düşün.. içindeki canavarları nasıl korumaya çalıştığını düşün.. bunları içinde tutmak için nasıl enerji harcadığını düşün.. bu enerjiyle hayatı bambaşka bir gözle görebilirsin.. bu kızgınlıklarını korumak için harcadığın enerjiyi 

mutluluğun için kullan.. 

** 

affet gücü eline al.. kendi kontrolünü eline al.. kurban kalmak için harcadığın enerjiyi kendi kontrolünü eklinde tutmaya harca.. 

** 

affetmek en imkansız durumlarda bile mümkündür.. en acı durumlarda bile mümkündür.. asla ve asla affedilmeye mümkün olmayan için mümkündür.. affetmek seni yaradanın iyiliklerine saygı duymaktır.. seni yaratanın içine yerleştirdiği o özü hissetmektir.. 

** 

seni yaratanı içinde hissetmek istiyorsan affedeceksin.. 

dünyaya o ilk geldiğin anı hissetmek istiyorsan affedeceksin.. tanrıyla bütünleştiğin ana ulaşmak istiyorsan affedeceksin.. 

** 

affetmek gerçek bir reçetedir.. 

** 

kötülüklerden duyduğun acıları geçirecek 

tek ilaç affetmektir.. 

** 

tıkanmışlıkları kaldırmak istiyorsan affetmekten başka hiçbir çare yoktur. 

bu bir seçim.. 

affediyorum ve iyileşiyorum.. 

sağlıklı yaşamak için bir seçim.. 

o vahşetin içinden.. o kinlerin içinden, bulacağın bir seçim.. o güzel yolu bulabilmek için yapabileceğin tek şey affetmek.. 

** 

büyüklerini affetmekte zorlanırsan.. anne baban gibi.. 

zorlanırsan.. 

hatırla onlar da aynı senin gibi yetiştiler.. onlar da aynı kendi anne babalarından aynı senin çektiğin eziyetleri çektiler.. onlar nasıl öğrendilerse.. ne yaşadılarsa.. sana onu aktardılar.. 

onlarda birer kurban.. onlarda birer kurban. 

Onlar belki sürekli kurban.. 

Acıyı unutmak zorunda değilsin.. acıları unutmadan affedebilirsin.. unutma ama 

acıtmasın.. acıyı hatırla.. acının kendisi değil.. olayı hatırla ama acıyı değil.. ve hatırla ve affet.. acıları sil.. kendi içinde oluşan acıları affet.. 

** 

affetmeye başladığın zaman içinde iyileşmede başlayacak.. yolu akması gereken yöne çevireceksin.. affederek o nehri yoluna sokacaksın.. affederek o yarayı mikroplardan temizleyeceksin.. yaralar temizlenince kendiliğinden iyileşme başlar.. iyileşme enerjisini serbest bırakacaksın.. 

acısız ilişki yoktur.. 

her ilişkinin içindeki sevgiyi görebilmen için affetmen lazım.. hiçbir saldırı affedilemez değildir.. 

aklını kullan.. içindeki bilgeliği hisset.. 

içindeki affetme gücünü hisset.. 

affedilmek istediğin zamanları hatırla.. kendin için istediğini başka insanlara ver.. 

önce küçük şeyler bul affedecek.. böyle affetmeye alışmaya başla.. basit basit affettikçe.. zamanla büyük sorunları da affetmeye başlayacaksın.. 

affetmek öğrenmektir.. öğrendikçe affedersin.. affetikçe öğrenirsin.. aynı olayı 

, aynı kişiyi tekrar tekrar affedebilirsin.. 

affetmek başta gereksiz bir şey gibi gelebilir.. ama affettikçe, içindeki olumlu değişikliği gördükçe.. daha çok affedeceksin.. 

hiç kimse sana kendini daha kötü hissetmene neden olamaz.. 

kurban olmayı seçme hakkında var.. 

özgür olmayı seçme hakkında var..,kendi duygularını içine tıkma hakkında var.. 

seçim senin.. tık ya da bırak.. 

o kini nefreti tuttukça.. başkaları değiştiremezsin.. sadece sadece ve seni değiştirir.. ama sadece hastalıklara doğru götürerek değiştirir.. 

affedemem değdin zaman.. sor kendine.. affetmiyeceğim mi demek istiyorsun.. 

kalbine dön.. kalbinin sesini duy.. 

içinin sesini.. içinin gücünü duy.. affedemem mi? Affetmiyeceğim mi? 

Affetmek cesarettir.. affetmek büyüklüktür.. affetmek kararlılıktır.. 

Kaz içini derinlere doğru.. ara.. o gücü bulacaksın.. aradığın gücü bulacaksın.. 

Affetiğin zaman kalbini iyiliklere açacaksın.. affettiğin zaman bugünün yabancıları yarının dostları olacak.. 

Affettiğin zaman o huzuru bulacaksın.. 

Acılar.. kırgınlıklar.. senin yaşama arzunu oraya gömüyorlar.. 

İçine baktıkça sadece kötülükleri görüyorsun.. 

İçindeki huzurun ortaya çıkmasını istiyorsan.. affedeceksin.. 

Kendi seçimini yapacaksın.. başka insanların sesini dinlemeyeceksin.. düşünmeden evet demeden yargılamadan.. kurbanın onlar olduğunu bilerek affedeceksin.. kendini kurbanlıktan kurtaracaksın.. 

Birisi seni affetmezse de bunun cevabı onu affetmemek değildir.. seni affetmediği içinde onu affedeceksin.. eğer sen onu affetmezsen seni bağlamasını kabul etmiş olursun.. 



AFFET VE HUZURA KAVUŞ. 

Affetmek istediğin insanı düşün.. o insanın etrafını tanrının ışığı sarıyor… ve sende aynı ışığın içine doğru yürüyorsun.. ve birlikte o 

tansırını varlığını hissediyorsun.. 

Hiçbir özür bulamazsanda affet.. hiçbir neden bulamazsanda affedeceksin.. 

Affını kendine saklarsan.. 

Yanlışların kendiliğinden doğru olmasını beklersen.. 

Kendini ebediyen kafese tıkmış oluyorsun.. 

Onu beklersen, özrü beklersen.. 

Kendini ömür boyu hapse mi mahkum ediyorsun.. onlar seni oraya tıktılar ama çıkarmak senin elinde.. 

Affetmek başkalarının yaptığını sana yapmak değildir. 

Hayatta kendine vereceğin en iyi hediyedir.. 

Kendini affetmek kendine verilecek en iyi hediyedir.. 

Kendine mükemmelliğin hediyesini ver.. 

Hisset hayatın ne kadar kolay olacağını.. 

Hisset geçmişinden kurtulmayı..

ÜNLÜ ÇİN FİLOZOFU LAO TZU'NUN HİKAYESİ

Öykümüz ünlü Çin düşünürü Lao Tzu'nun zam...anında geçer.. Lao... Tzu bu öyküyü çok sever, sık sık anlatırmış hatta.. 

Efendim köyde bir yaşlı adam varmış.. Çok fakir.. Ama kral bile onu kıskanırmış... Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki.. 

Kral at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış... 

- "Bu at, bir at değil benim için.. Bir dost.. İnsan dostunu satar mı" dermiş hep..." 

Bir sabah kalkmışlar ki, at yok.. Köylü ihtiyarın başına toplanmış... 

- "Seni ihtiyar bunak... Bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın" demişler.. 

İhtiyar : - "Karar vermek için acele etmeyin" demiş... Sadece "At kayıp" deyin.Çünkü gerçek bu.. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz....Çünkü bu olay henüz bir başlangıç... Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.." 

Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler.Ama aradan 15 gün geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş.. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine.. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takip getirmiş. 

Köylüler, ihtiyar adamın etrafına toplanıp özür dilemişler.. 

- "Babalık" demişler.. "Sen haklı çıktın.. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için.. Şimdi bir at sürün var.." 

- "Karar vermek için gene acele ediyorsunuz" demiş ihtiyar.. Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç..Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?.." 

Köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemişler açıktan ama, içlerinden "Bu herif sahiden gerzek" diye geçirmişler... 

Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış.Köylüler gene gelmisler ihtiyara... 

- "Bir kez daha haklı çıktın" demişler. "Bu atlar yüzünden tek oğlun bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok...Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın" demişler.. 

İhtiyar : - "Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz" diye cevap vermiş. "O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu... Ötesi sizin verdiğiniz karar.. Ama acaba ne kadar doğru.. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez.." 

Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış.Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çagırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkan yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya esir düşüp köle diye satılacağını herkes biliyormuş.... 

Köylüler, gene ihtiyara gelmişler.. "Gene haklı olduğun kanıtlandı" demişler. "Oğlunun bacağı kırık,ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, Şansmış meğer.." 

- "Siz erken karar vermeye devam edin" demiş, ihtiyar.. Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde.. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Tao/Tanrı/Allah biliyor." 

Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlarmış, etrafına anlattığında: 

- "Acele karar vermeyin. O zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar aklın durması halidir. Akıl insanı daima karara zorlar ve gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz."