Subscribe:

Ads 468x60px

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Cherie Carter-Scott’un “Hayat Bir Oyunsa, İşte Kuralları”




Doğarken dünyaya bir kullanma kılavuzu ile gelmediniz; aşağıdaki
kurallar yaşamınızı daha iyi kılmak içindir.
1. Size bir vücut verilecektir. Onu beğenebilir ya da ondan nefret
edebilirsiniz, ancak kesin olan bir şey varsa o da ömrünüzün geri
kalanı boyunca ona sahip olacağınızdır.

2. Dersler öğreneceksiniz. “Yeryüzünde Yaşam” isimli tam zamanlı
gayrıresmi bir okula kaydoluyorsunuz. Her kişi veya her olay birer
Evrensel Öğretmen’dir..

3. Hatalar yoktur, yalnızca dersler vardır. Büyümek bir deneyim
sürecidir. “Başarı” kadar “yenilgiler” de bu sürecin bir parçasıdır.

4. Bir ders öğrenilene kadar tekrar edilir. Bu ders, ta ki siz
öğrenene kadar size çeşitli biçimlerde anlatılır — ancak ondan sonra
bir sonraki derse geçebilirsiniz..

5. Eğer kolay dersleri öğrenemezseniz bu dersler giderek zorlaşırlar.
Dışsal sorunlar içsel durumunuzun kesin bir yansımasıdır. İçsel
engelleri ortadan kaldırdığınız zaman dış dünyanız değişir. Acı,
evrenin sizin dikkatinizi çekme şeklidir.

6. Davranışlarınız değiştiği zaman bir dersi öğrenmiş olduğunuzu
anlarsınız.. Bilgelik egzersizdir. Bir şeyin bir parçası, hiç bir
şeyin bir çoğundan daha iyidir.

7. “Bura” dan daha iyi bir “orası”yoktur. “Orası” dediğiniz
yer “burası” olduğu zaman gene “bura”ya kıyasla daha iyiymiş gibi
görünen bir “orası” olacaktır.

8. Diğer insanlar yalnızca sizin aynanızdırlar. Diğer bir kişinin bir
yönü sizin kendinizde sevdiğiniz ya da nefret ettiğiniz bir yönünüzü
yansıtmadıkça onu sevmeniz ya da ondan nefret etmeniz mümkün
değildir.

9. Yaşamınız size bağlıdır. Yaşam size tuvali sunar, resmi siz
yaparsınız . Yaşamınıza sahip çıkın — yoksa başkası sahip
çıkacaktır.

10. Daima ne isterseniz onu alırsınız. Bilinçaltınız kendinize
çektiğiniz enerjileri, deneyimleri ve insanları doğrulukla belirler –
dolayısıyla ne istediğinizi bilmenin en güvenilir yolu neye sahip
olduğunuzu görebilmektir. Kurbanlar yoktur, yalnızca öğrenciler
vardır.

11. Doğru ya da yanlış yoktur, ama sonuçlar vardır. Ahlaki
yaklaşımların faydası olmaz. Yargılamalar ise yalnızca davranış
kalıplarını korumak içindir. Yalnızca yapabildiğinizin en iyisini
yapın.

12. Cevaplar kendi içinizdedir. Çocukların başkalarının rehberliğine
ihtiyacı vardır; bizler ise olgunlaştıkça “Ruhun Yasaları”nın yazılı
olduğu kalbimize güveniriz. Bildikleriniz duyduklarınızdan,
okuduklarınızdan ya da size söylenenlerden çok daha fazladır.
Yapmanız gereken yegâne şey bakmak, dinlemek ve güvenmektir.

13. Doğduğunuzda bunların hepsini unutacaksınız.
Ne zaman arzu ederseniz hatırlayabilirsiniz.

Cherie Carter-Scott’un “Hayat Bir Oyunsa, İşte Kuralları” adlı
kitabından alınmıştır.

Yaralarınızdan Bilgelik Yaratın:


Mücadelenin Olmadığı Yerde Dayanıklılık Da Yoktur.
Hatta Daha Da İleri Giderek Diyebilirim Ki; Hayat Hakkınız Mücadele Gücünüz Kadardır.
Hemen Şimdi! Dost Görünen Düşmanlarınızı, Türlü Kıskançlıkları... Elinizin Tersiyle İtin Ve Doğru Bildiğiniz Yolda Yürümeye Devam Edin.
Unutmayın! Öç Almanın En İyi Yolu Başarılı Olmaktır.
Kendinizden Nefret Etmeden Başkalarından Nefret Etmeyi Başaramazsınız.

Sınırınız Gökyüzü Olsun:
Her şeye sahip olabileceğinizi bir an için bile aklınızdan çıkarmayın.
Yalnızca bunun tek bir adımla başarılamayacağını, tek gecede olmayacağını bilin yeter.
Unutmamanız gereken tek şey budur. Onun dışında imkânsızı istemekte hiçbir sakınca yoktur.

Kendinize Borçlu Kalmayın:
Benim felsefem şudur: Şu anda elimden gelenin en iyisini yapmalıyım.
Bu sadece hayata karşı sorumluluğum yüzünden değil, aynı zamanda bundan sonra daha iyi bir yerde olabilmem içinde gerekli ve bunu kendime borçluyum...
Olmasını istediğiniz tüm değişikler için, işe en önce kendinizden başlamaya ne dersiniz.

Olmayan Formüllerinin Peşine Takılmayın:
Hayat sizi cesaretiniz ve çalışkanlığınız ölçüde ödüllendirecektir.
Biliyor musunuz, yaşamın en büyük sırrı, hiçbir sırrı olmamasında.
Amacınız ne olursa olsun, oraya ancak çalışmaya gönüllüyseniz ulaşabilirsiniz.
İsteyecek kadar cesur olun, hak edecek kadar da çalışkan.
Merak etmeyin, gerisi kendiliğinden gelecektir...

Kaynak : Oprah Winfrey’in “Başarı Taktiklerininden” derlenmiştir


Gönlü geniş ve ruhu gezgin sufi meşreplilerin kırk kuralı:


1. kural: Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok, eğer, tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut deme
ktir.


2. kural: Hak yolunda ilerlemek yürek işidir,akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun,omzun üstünde ki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol silenlerden değil !


3. kural: Kur’an dört seviyede okunabilir. İlk seviye zahiri manadır. Sonra ki batıni manadır. Üçüncü batıninin batınisidir. Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye.


4. kural: Kainattatki her zerrede Allah’ın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O camide, mescitte, kilisede, havrada değil, her an her yerdedir. Allah’ı görüp yaşayan olmadığı gibi, onu görüp ölen de yoktur. Kim O’nu bulursa, sonsuza dek O’nda kalır.


5. kural: Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. Aman sakın kendini diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği:
Bırak kendini, ko gitsin; akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!

6. kural: Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk konusunda dil zaten hükmünü yitirir. Aşık dilsiz olur.


7. kural: Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, hakikati keşfedemezsin. Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.


8. kural: Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! istediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.


9. kural: Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.


10. kural: Ne yöne gidersen git, doğu,batı,kuzey ya da güney- çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.


11. kural: Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Ssenden yepyeni ve taptaze bir sen zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.


12. kural: Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.


13. kural: Şu dünyada semadaki yıldızlardan daha fazla sayıda sahte hacı, hoca ,şeyh, şıh var. Hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir. Tutup da ona hayran olmaya değil.


14. kural:Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?


15. kural: Allah, içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldür. Tek tek her birimiz tamamlanmamış birsanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermek için tasarlanmıştır. Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler.


16. kural:Kusursuzdur ya Allah, onu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde belebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir , ne layıkıyla sevebilirsin.


17. kural: Esas kirlilik dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.


18. kural: Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir. Şeytan, dışımızda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil bizzat içimizde bir sestir. Şeytanı kendinde ara, dışında, başkalarında değil ve unutma ki nefsini bilen Rabb’ini bilir. Başkalarıyla değil sadece kendiyle uğraşan insan sonunda mükafat olarak Yaradan’ı tanır


19. kural:Başkalarından saygı,ilgi ya da sevgi bekliyorsan önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir.


20. kural: Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.


21. kural: Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi,hiç şüphesiz öyle yapardı. Farklılıklara saygı göstermemek,kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak, Hakk’ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir.


22. kural: Hakiki Allah aşığı bir meyhaneye girdi mi orası ona namazgah olur. Ama bekri aynı namazgaha girdimi orası ona meyhane olur. Şu hayatta ne yaparsak yapalım, niyetimizdir farkı yaratan, suret ile yaftalar değil.


23. kural : Yaşadığımız hayat elimize tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret. Kimisi oyuncağı o kadar ciddiye alır ki ağlar, perişan olur onun için. Kimisi eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı , kırar ve atar. Ya aşırı kıymet verir , ya kıymet bilmeyiz.
Aşırılıklardan uzak dur. Sufi ne ifrattadırne tefritte. Sufi daima orta yerde…

24. kural : Madem ki insan eşref-i mahlukattır, yani varlıkların en şereflisi, attığı her adımda Allah’ın yeryüzünde ki halifesi olduğunu hatırlayarak , buna yakışır soylulukta hareket etmelidir. İnsan yoksul düşse, iftiraya uğrasa, hapse girse, hatta esir olsa bile, gene de başı dik, gözü pek, gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir.

25. kural : Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. İkisi de şu an da burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak; nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.

26. kural : Kainat yekvücud, tek varlıktır. Herşey ve herkes görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Sakın kimsenin ahını alma; bir başkasının hele hele senden zayıf olanın canını yakma. Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin saadeti herkesin yüzünü güldürebilir.

27. kural : Şu dünya bir dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır, şer çıkarsa sana gerisin geri şer yankılanır.
Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin herşey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse dünya değişir.

28. kural : Geçmiş zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi daima şu anın hakikatini yaşar.

29. kural : Kader hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten,”ne yapalım, kaderimiz böyle”deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin,ne de hayat karşısında çaresizsin.

30. kural : Hakiki sufi öyle biridir ki başkaları tarafından kınansa, ayıplansa, dedikodusu yapılsa, hatta iftiraya uğrasa bile, o ağzını açıp da kimse hakkında tek kelime kötü laf etmez.
Sufi kusur görmez kusur örter.

31. kural : Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık, kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp… Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bunda ki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise ,ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.

32. kural : Aranızda ki perdeleri tek tek kaldır ki Allah’a saf bir aşkla bağlanabilesin. Kuralların olsun ama kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için kullanma. Bilhassa putlardan uzak dur, dost. Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma. İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama !

33. kural : Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen hiç ol! Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışında ki biçim değil içinde ki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil hiçlik bilincidir.

34. kural : Hakk’a teslimiyet ne zayıflık ne edilgenlik demektir. Tam tersine, böylesi bir teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir. Teslim olan insan çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır; emin bir beldede yaşar.

35. kural : Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz. Mümin içindeki münkirle tanışmalı, Allah’a inanmayan kişi ise içinde ki inananla. İnsan-ı kamil mertebesine varana kadar gıdım gıdım ilerler kişi. Ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde olgunlaşır.

36. kural : Hileden,desiseden endişe etme. Eğer birileri sana tuzak kuruyor, sana zarar vermek istiyorsa, Allah da onlara tuzak kuruyordur. Çukur kazanlar o çukura kendileri düşer. Bu sistem karşılıklar esasına göre işler. Ne bir katre hayır karşılıksız kalır, ne bir katre şer. O’nun bilgisi dışında yaprak bile kıpırdamaz. Sen sadece buna inan !

37. kural :Allah kılı kırk yaracak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç. Her insan için bir aşık olma zamanı vardır; bir de ölmek zamanı.

38. kural : Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım ? Diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün.
Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa,yazık !
Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.

39. kural : Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için bir hırsız daha doğar. Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır. Hem bütün hiçbir zaman bozulmaz. Her şey yerli yerinde kalır, merkezinde… Hem de bir günden bir güne hiçbir şey aynı olmaz.
Ölen her sufi için bir sufi daha doğar.

40. kural : Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani diye sorma!Ayrımlar ayrımları doğurur. Aşk’ın hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde ya da dışındasındır, hasretinde..






Küçük Ruh

Hatırla... Günün birinde küçük Ruh heyecan içinde Tanrı’ya gider ve ona “Ben kim olduğumu biliyorum” der. Tanrı; “Peki sen kimsin?” der. Küçük Ruh “Ben Işığım” der. Ve Tanrı “Doğru sen ışıksın!” der. Küçük Ruh bir an düşünür ve “Ama ben ışık olmak istiyorum” der. “Işık olduğumu biliyorum ama ışık olmayı kendim deneyimlemek istiyorum. Kendi deneyimlerimle bilmek istiyorum.” der. Tanrı” Oh anladım, 
sen hâlihazırda olduğun şeyi deneyimlemek istiyorsun.” der. Küçük Ruh “Evet istediğim budur, kendimi ışık olarak deneyimlemek istiyorum sadece bilmek yetmiyor. Işık olmayı yaşamak istiyorum.” “Bunu anlayabiliyorum.” der Tanrı, “Ancak bu zor bir iş. Çünkü yarattığım ışıktan başka birşey yok ortada ve senin ışığın güneşin içindeki bir mum gibi, sen orada milyarlarca ve milyarlarca başka mumların arasındasın ve hepiniz birlikte güneşi oluşturuyorsunuz. Bu mumlardan bir tanesi dahi olmazsa güneş de olmaz. Işıkların arasında ışığını farketmek istiyorsan bu oldukça karışık bir bilmece.” “İyi ama sen Tanrı’sın, bir çözüm bulursun” der küçük Ruh. “Düşündüm ve buldum” der Tanrı bir süre sonra. “Kendini ışıkların içinde bir ışık olarak fark etmen imkânsız olduğuna göre, seni olmadığın bir şeyle kuşatacağız ve bunun adını karanlık koyacağız. Seni senin tam zıddın olan bir şeyle sararak ne kadar parlak bir ışık olduğunu deneyimlemeni sağlayacağız.” Küçük Ruh “Tamam ben karanlığı getirmeye razıyım, böylece ışık olabileceğim.” der. Tanrı “Bunu senin için istedim. Seni karanlıkla kuşatacağım ama kendini kuşatılmış bulduğun an yumruğunu kaldırıp göklere küfretme, sadece karanlığı aydınlatan bir ışık ol ki dokunduğun yaşamların hepsi de senin ne olduğunu bilebilsinler. İnsanların önünde parlamalısın ki onlar da kendi ışıklarının yansımalarını görebilsinler.” der. “Bunu sahip olduğun ilahi vechelerin herhangi biri ile yapabilirsin. Şimdi yaşam formu içinde iken ‘Ruh Amacı’ olarak seçtiğin ve yaşamlar boyunca seçmeye devam edeceğin vechelerimden birini dikkatlice seç. İyi ve akıllı bir seçim yap.” Küçük Ruh büyük bir heyecanla “Yani önümdeki yaşam için Mutluluk, Neşe, Akıl, Barış, Sevgi ya da başka bir şey olabilir miyim?” diye sorar. “Haklısın” der Tanrı. “Seçtim” diye bağırır küçük Ruh, “Bağışlamayı deneyimlemek istiyorum.” Tanrı “Evet bu senin için büyük bir gün, bağışlama olmayı seçtin ve olacaksın. Yalnız bir sorun var, ortada bağışlanacak kimse yok.” “Hiç kimse yok mu?” der küçük Ruh. “Etrafına bir bak. Senden daha az mükemmel, daha az parlak kimse görüyor musun? “Küçük Ruh döner ve evrenin dört bir yanından olan biteni seyretmeye gelen diğer ruhlara bakar. Tek görebildiği hepsinin de en az kendi kadar mükemmel, parlak ve büyük olduğudur. “O zaman ben kimi bağışlayacağım? Benden daha az mükemmel bir varlık yoksa ortada ben mükemmelliği nasıl deneyimleyeceğim? diye sorar. Tam o sırada bir Ruh kalabalığın önüne çıkar dostça.”Üzülme beni bağışlayabilirsin.” der. Küçük Ruh “Sen kimsin” der. Dost Ruh “Ben kalabalığın içinden herhangi biriyim, sadece bir adım öne çıkmayı seçtim. Sana önündeki yaşam süreci içinde bağışlanacak birisini temin edeceğim, sana öyle bir şey yapacağım ki sen de bağışlamayı deneyimleyeceksin.” “Ne, ne yapacaksın? Nasıl yapacaksın? diye sorar küçük Ruh heyecan içinde. “Neden bunu yapacaksın? Sen de en az benim olduğum gibi tam bir güzelliksin, ışığın parlak kişiliğinin simgesi olarak parıldarken neden böyle bir şey yapasın ki? Titreşimlerinin hızı sana öyle bir parlaklık kazandırıyor ki gözlerimi kamaştırıyorsun. Bu titreşim düzeyini yavaşlatmak istemeni anlayamıyorum. Böyle korkunç bir şeyi yaparak kendini niye ağırlaştırasın ki? “Çünkü” der dost Ruh “Bunu yapacağım, çünkü seni seviyorum. Öyle şaşırmış bakma bana… Hatırlamıyor musun sen de benim için aynısını yapmıştın. Bu kadar çabuk mu unuttun? Hatırlasana seninle her şey olduk. Yukarısına da çıktık, aşağısına da indik, soluna sağına, öncesine sonrasına gittik. Her şeyin iyi ve kötü yanları olduk. Her ikimiz de bir diğerimiz için bir diğer yani oluşturduk. Mutlaka hatırlarsın sen benim katilim, ben de senin katilin olmadık mı? Evet, bir noktada haklısın. Titreşimimi senin tanımladığın şekilde düşürmek hiç de kolay olmayacak, ama olsun, ben de senden bir başka yaşam süreci için benzer bir şey isterim… Yeter ki sen bağışlamada olabil. “Ne istersen yaparım” der küçük Ruh “Kendimin ne olduğunu deneyimlemek için ne gerekirse yaparım. Söyle karşılığında ne istiyorsun. Dost Ruh şöyle der “Sana vursam da, yüzüne tükürsem de, sana olabilecek en büyük kötülüğü yapsam da, aynı anda gerçekten kim olduğumu anımsa. Eğer beni şimdi olduğu gibi unutursan, bende kendimi hatırlayamam. Daha da kötüsü sende kim olduğunu unutursan bize bunu hatırlatacak bir üçüncüye ihtiyaç duyarız. Neale Donald Walsch






güzellik ve çirkinlik...

Bir gün Güzellik ve Çirkinlik bir deniz kıyısında 
karşılaştılar. 

Hadi, denize girelim dediler ve giysilerini çıkartıp sularda yüzdüler. 

Bir süre sonra, Çirkinlik kıyıya dönüp Güzelliğin giysilerine büründü ve yoluna gitti. 

Güzellik de denizden çıktı, ama kendi giysilerini bulamadı. 

Çıplak olmak utandırıyordu onu, çaresiz Cirkinliğin giysilerine büründü ve yoluna devam 
etti... 

O gün bugündür erkekler ve kadınlar onları birbirine karıştırır. 

Ancak içlerinden Güzelliğin yüzünü önceden görmüş kimileri vardır ki, giysilerine 
bakmaksızın tanırlar onu. 

Ve yine Çirkinliği tanıyan bazıları vardır ki, Güzelliğin elbisesi onu gözlerinden 
gizleyemez... 


Yazari: Halil CIBRAN 
_________________ 
Allah' im, sevgini, ve seni sevenin sevgisini, ve seni sevmeye beni yaklastiranin sevgisini bana nasip et..."

4. ÇAKRA VE TİMUS BEZİ

4.çakra olarakta bilinen kalp çakranın Sanskrit ismi, Anahatadır. Ortak adı Kalp çakra olarak anılır. 4. çakra bölgesi Kalp, göğüs altıdır. 
Etkileri ve temel görevleri , Merhamet, aşk, akıl ve beden arasında birliği sağlamaktır. 4. çakrada sorun olduğunda, Yalnızlık, solukluk, kıskançlık, kendini düşünmeme, akciğer sorunları, tansiyon gibi problemler ortaya çıkar. 
vücudumuzda timus bezi adlı hormona denk gelir 
timus bezinin vücutta ki etkileri ise şöyledir : 
mutlu duyguların hissedilmesinde hormonların rolü büyük. bedenimizde o hormonları salgılayan salgı bezlerinden minicik ama çok güçlü bir salgı bezi var, timus adi verilen. timus, uyarıldığında salgıladığı hormonlar kişide haz ve mutluluk duygusu yaratır. çünkü timus aktive olduğunda, bedenin kimyasının değişimine neden olur. bu değişiklik, sinir sistemini sakinleştirir ve beyin fonksiyonlarını hızlandırır. bu da kişide rahatlama duygusu yaratır. 
avustralyalı nobel ödüllü kanser araştırmacısı sir macfarlane burnet, timus bezinin aktif hale getirilmesiyle, insan bedeninin kendisini kanserden koruyabilme yeteneğine sahip olacağını savunuyordu. çocuklarda iri olan timus, ergenlik döneminde bir ceviz kadar irileşiyor. ama yas ilerledikçe bir bezelye tanesi kadar küçülüyor, yaşlılıkta ise tamamen köreliyor. ama bazı insanlarda ileri yaslarda bile hala ceviz büyüklüğünü koruması, bilimin henüz çözemediği alanlardan biri. 
timüsün sağlığımız üzerindeki önemli yararlarından biri de t hücrelerini üretiyor olması. t hücreleri denilen lenfositler bedene zarar verebilecek zararlı hücreleri yok ederler. bu küçük t hücrelerine yaşamımızı borçluyuz. aids gibi bağışıklık sistemini çökerten hastalıkların ölümcül olması t hücrelerinin haberleşme hatlarını öncelikle kesmelerinden kaynaklanıyor. timus göğüs kafesinin üst kısmının tam arkasında, göğsün tam ortasında yer alıyor. timüsü uyarmanın üç basit yolu var: timüsü uyarmanın birinci yolu, gülmek. yani gerçek, içten sıcak bir gülüş, bir kahkaha. her gülündüğünde timus bezi aktive oluyor. her aktive olduğunda bedenimize kimyasal dalgalar göndererek kendimizi iyi hissetmemizi sağlıyor. 
1993 yılında california üniversitesinde dr. paul akman tarafından yapılan araştırmada gülmenin timus’u ve beynin değişik haz bölgeleriyle bağlantısı olan kasları harekete geçirdiği ve insanda haz duygusu yarattığı kanıtlanmış. 
timüsü uyarmanın ikinci yolu iki parmakla timüsün üzerine gelen noktaya vurulması, yani elle uyarmak. timüsü uyarmanın üçüncü yolu ise; dilin üst dişlerin arkasında damağa ve ağzın tavanına değdirilmesi. dr. john diamond ve ekibi dilin bu pozisyona getirilmesi ile sol ve sağ beyin küresi arasında denge oluşmasını sağladığını tespit etmiş. bu da insanin daha iyi düşünmesi ve kendini daha iyi hissetmesine yardımcı olur

14 Ağustos 2012 Salı

KÜLLERİNDEN DOĞMALISIN

Gemilerin yandıysa Yapılacak İki Şey Vardır Ya Esir Düşersin Ya Olduğun Kara Parçasını Feth Edersin Küllerinden Yaniden Doğmak Özel Bir Yetenek Gerektirmez Mecbur Olduğun Zaman Yapabiliyorsan Her Zaman Yaparsın Zümrüd-ü Anka Olmasanda olur... Gücüne İnan Yeter...

 Reiki Master Teacher Güneş Mine Güleş 

Reikide Sıkça Sorulan Sorular


1.Reiki nerde ve ne zaman ortaya çıkmıştır ?

Reiki, 1920’lerde Japonya’da,  Mikao Usui’nin Kurama Dağında yaptığı yirmi bir günlük uzun meditasyonu sırasında yaşadığı bir ruhsal deneyim sonucunda, bunun bir şifa enerjisi olduğunu algılaması ile başlıyor. Usui, 1922 yılında Usui Reiki Ryoho Gakkai adlı bir organizasyon kuruyor ve burada hem şifa veriyor, hem de aktarmayı öğretiyor. Zamanla hem bu kuruluş içinde hem de dışarıda öğretmen yetiştirmeye başlıyor. 1923 senesinde Tokyo’da yaşanan Kanto depreminde büyük yararlılık gösteriyor, imparator tarafından onurlandırılıyor. Kendisiyle yapılan bir röportajda, iki bin kişiyi Reiki enerjisine açmış olduğunu söylüyor.

2. Reikiyi soranlara nasıl tanımlıyorsunuz?

reiki ruhsal yaşam enerjisi evrendeki her canlının enerjisi vardır Reiki bir Ruhsal Şifa Tekniğidir. Amaç; her yönden şifalanmaktır. Bütünsel şifadır. Şifalanmak kelimesi hastalıklarda kurtulmakta değil sadece reiki farketmediğimiz tüm bedensel, duygusal ve zihinsel problemleri şifalandırır.Tıpta destekleyicidir

3. Metafizik bir çalışma olarak değerlendirilebilir mi?

Evet Değerlendirilir

4. Pozitif bilim disiplinleri içerisinde yeri varmı dır?

Evet Vardır

5. Reiki hangi sorunlara çözüm oluyor, etkili olmadığı durumlar var mı?

Hemen Hemen Her Soruna Diyebilirim Şöyle Bir Genelleme yapacak Olursak
*Reiki insanın yaşamını değiştirir.
 *Bedensel ve zihinsel şifayı sağlar.
*Tıbbi tedavileri destekler etkisini çabuklaştırır.
*Kozmik enerjiyi hissetmenizi sağlar.
*Kendine güveni artırır.
*Kişinin ruhsal gelişimini hızlandırır.
İşe Yaramadığı Durum İse Reikiyle Negatif Olumsuz Hiç Birşey Yapamazsınız

6. Tedavi nasıl ve nerede yapılıyor, bu uygulamalar için bir hastaneye mi gitmek gerekiyor?

Reikinin yer ve zaman kısıtlaması yoktur. Kişinin rahat olması ve aynı zamanda şifacının da kendini destekleyecek şekilde oturması iyidir.Yatarak Enerjiyi Daha İyi Hissedecektir Ellerinizle Dokunarak Enerji Verirsiniz  Ben Genellikle kişi oturuyorsa omuzlarından uzandıysa göğüskemiğinden rahatlatılarak başlanmasını tavsiye ediyorumsonra baş bölgesinden sırayla vücudun ön ve arka kısmı dolaşılır.Reiki Tıpta Dünyanın Bir Çok Yerinde Hastanelerde Kullanılmaktadır Türkiyede Henüz Kullanan Hastane Yoktur .Bu  uygulamalar için Terapi Merkezleri Ve Danışmanlık Kurumları Vardır Buralardan Faydalanılır

7. Bu tedavi ne kadar sürüyor? Belirli bir sayı veya süresi var mıdır?

En Az 15dk  sürmektedir bir seans belirli bir süre ve sayısı yoktur taleple doğru orantılıdır

8. Reiki konusuyla ilgilenmeye başladığınız günden bu yana başınızdan geçen en ilginç olayı bizimle paylaşır mısınız?

İnsanların Hastalıklarından kurtulmalarına şahit oluyorum çoğunlukla Bu Konudaki en ilginç anım uzun yıllardır epilepsi hastası olan bir danışanımın reiki uyumlaması aldıktan sonraki 2 yıl hiç kriz geçirmemesi olmuştu bu durumu bana aktarırken ki sevinci hala gözlerimin önündedir

9. Reikiye inanmayanların en çok öne sürdükleri şeyler nelerdir?

İnanmayanlar genelde bizimle bağlantıya geçmiyor bağlantıya geçenlerin ise aklında kalan bazı sorular oluyor REİKİ DİNMİDİR gibi YA ÖĞRENEMEZSEM gibi bunlarıda karşılıklı konuşarak çözüyoruz reiki sadece vücudunuzda ola enerjiyi aktarmaya dayalı bir şifa tekniğidir ve neye inandığınızın önemi yoktur yani bir DİN DEĞİLDİR
herkes reiki öğrenebilir. Eğitim durumunuz,dini inancınız,zeka düzeyiniz,reikiye inanıp inanmamanız,yetenekleriniz reikiyi öğrenmeniz için önemli değildir.inanmasanızda işe yarayacaktır kabul etmeniz yeterlidir
Reiki Master Teacher
Mine Güleş

BOLLUK BEREKET REIKI ENERJİSİ


Eğitim Notları

Enerji Hakkında Genel Bilgi: Abundance/Prosperity Reiki 1 2004 Dünya Barış Gününde sunulacak yeni bir enerjidir. O, Bro David Paul chc ve Jane tarafından birlikte kurulmuştur. O, Jane’e verilen shrie sembolü ile 1998’de ilk kez dünyaya gelmiştir. Shrie hindu tanrıçası, refah tanrıçası Laksmi’yi çağıran tohum mantradır. Kasım 2003’te Bro David Paul chc, Jane tarafından enerji ile çalışmaya başlamak için davet edildi ve bu, verilen iki yeni sembol ile Laksya ve Artha rehberler tarafından enerjinin abundance/prosperity (bolluk/refah) reiki olarak yeniden adlandirilmasina yol açti. Ayrica hindu Tanrı Ganesha eril/dişil enerjiyi dengelemek için ilave edildi. Reiki’nin bu formu dünyada bolluğu ve refahı tezahür ettirmeye yardımcı olur...sadece materyal bolluğu değil, daha önemlisi spiritüel büyümeyi ve refah mantalitesini. Sükran duymak, kişinin yaşamında bolluğun ve refahın yeni hedeflerini tezahür ettirmede zihne yardımcı olan anahtardır.
Laksmi Formu Laksmi dört elli, tamamen açılmış bir lotus üzerinde oturan veya ayakta duran ve bir lotus goncası tutan, güzellik, saflık ve verimlilik/bereketlilik için duran, altın tenli güzel bir kadın olarak betimlenir. Onun dört eli insan yaşamının dört bitimini temsil eder. Dharma veya dürüstlük/erdem, Karma veya arzular, Artha veya zenginlik, ve Moksha veya doğum ve ölüm döngüsünden kurtulma. Altın paraların onun ellerinden aktığı görülüyor, bu ona tapınanların zenginlik kazandığını belirtiyor. O daima altın nakış işlenmiş kırmızı elbiseler giyer. Kırmızı aktiviteyi ve altın hatlar refahı simgeler. Laksmi, Vishnu’nun aktif enerjisidir ve ayrıca Vishnu’ya eşlik eden Laksmi Narayan olarak ortaya çıkar. Vishnu’nun karısı denizden gelen ve varlık ve zenginliğin tanrıçası olan güzel Laksmi’dir. Laksmi, son zamanlarda para tanrısı olarak isimlendirilmeye başlanmıştır. Lakşmi Yıldızı, bir kompleks yıldız figürüdür. Hinduizm'deki

sembollerden olan bu yıldız sembolü, tanrıça Lakşmi'nin Aşthalakşmi, sekiz formu veya "servet çeşitleri"ni temsil etmektedir. Ganesha Ganesha’nın figürü Hindistan’da çok bilinir. Fil yüz (Gaja vadana), yaba gibi kulaklar (Shoorpa Karna), iri göbek (Lam bodara), dört el (Chaturbhuja) bu ellerden üçü Pasha (bir ip), Ankusha ( bir ucu eğri silaha benzer bir mızrak) ve Modaka (tatlı tabağı gibi bir puding) taşır ve dördüncü el, hayranlarına yardım ve koruma sağlayan bir el hareketindedir, kırmızı tenli güzel bir beden o, bu şekilde resmedilmiştir. Ve o bir sıçanın üzerinde yolculuk eder. Parvati’nin, bedeninin dışındaki tozlu (kuru) tabaka ile Ganesha’yı yarattığına dair bir hikaye vardır. Ganesha festivali gününde topraktan bir idole (put) tapınılır. Bu bize onun dünyaya ilgisini hatırlatır. İdolün dört eli vardır. Bir sağ el bir Pasha (ip) tutar. Bu ilahi büyüklük ile bağışlanır. Bunun yardımıyla Ganesha hayranlarının zihinlerini çeker. Diğer el iyilik/nimet sunar. Bu, kendilerini Ganesha’nın merhametine bırakanların hiçbir şeyden korkmaya gerek duymadıklarını belirtir. Benzer şekilde, bir sol el bir Ankusha (mızrak) taşır. Bu Ganesha’nın cehaletimizi yıkacağını gösteren bir semboldür. Diğer sol el Modakalarla (tatlı) dolu bir kabı tutar. Bu, Ganesha’nın herkese neşe getirdiğini gösterir

Işık Menderes’in Radikal’de yayınlanan yazısından alıntıdır: Aum Shri Ganeshaya Namah... Hakkındaki çeşitli efsanelerden birine göre hikâye şöyle başlar... Ölüm ve yıkım tanrısı Shiva'nın eşi, dişil prensibin simgesi Parvati, evrenin ve kozmik düzenin koruyucusu Vishnu'dan bir erkek çocuk bahşetmesini ister. Bunun için bir yıl boyunca oruç tutar.Süre tamamlandığında, aşk tanrısı Krishna müjdeli haberi verir: Doğacak çocuk bizzat kendisidir... Bu mutlu olay büyük bir coşkuyla kutlanır. Tanrılar, altın yatağında yatan, tatlı tatlı gülücükler saçan melek yüzlü bebeği görmeye geldiklerinde, Parvati garip bir şey fark eder. Güneş tanrısı Surya'nın oğlu Shani gözlerini yere dikmiş bir halde durmaktadır. Çocuğunun hayranlıkla seyredilmesini arzulayan gururlu anne bunun nedenini sorar. Shani, davete katılmadan önce kavga ettiği karısı tarafından lanetlendiğini, bakışlarının odaklandığı kişiye zarar verebileceğini, belki de öldürebileceğini söyler. Böyle bir lanetin tanrıları etkileyemeyeceğini düşünen Parvati kayıtsızca güler. Ve teklifinde ısrar eder... Shani'nin gözlerini doğrultmasıyla birlikte bebeğin başı uçup gider... Üzüntüden çılgına dönen Shiva ve Parvati'ye acıyan merhametli Vishnu, ilahi kartalı Garuda'ya binerek karşılaşacağı ilk canlının başını getirmek üzere yola düşer. Pushpa-Bhadra nehrinin kıyısında karşısına ilk çıkan, genç bir fil olacaktır... Vishnu'nun dönüşünde, bebeğin bedenine filin başı oturtulur. Tanrılar, yeniden hayata dönen çocuğu kutsayarak ona güç ve bereket ihsan ederler. Ganesha, mitolojideki yerini almaya hazırdır artık... Bir diğer efsane, annesi Parvati ile ilgilidir. Parvati, eşi Shiva meditasyon yapmak için evden çıktıktan sonra banyoya girer. Ganesha’dan da kapının önünde durmasını, içeri kimseyi almamasını bu sayede rahatça banyo yapabilmeyi ister. Ancak, Shiva ansızın geri döner. İçeri girmesine izin vermeyen oğlu Ganesha’ya kızar ve kafasını keser. Hatasını düzeltmek isteyen Shiva, Parvati’ye söz verir. Karşısına çıkan ilk şeyin kafasını kesecek ve Ganesha’nın kafasının yerine onun

kafasını koyacaktır. Karşılarına ilk çıkan bir fil olur. Shiva, filin kafasını keser, Ganesha’nın boynuna oturtur ve böylece Ganesha fil kafalı bir insan olarak hayata döner. Hint panteonundaki tanrıların hepsi; isimsiz, şekilsiz ve tasvirsiz Yüce Gerçeğin (Supreme Reality), yani TEK olan Tanrı'nın değişik veçheleridir. Dört kollu, koca göbekli, bir dişi kırık fil başlı tanrının imajındaki her öğe; temsil ettiği vasıflar, sıfatlar ve unsurlar felsefi derinliğiyle insanı büyüleyecek niteliktedir. Sevgisi, sadakati, adanmışlığı ve sabrıyla engelleri yıkan; bereketin, güzel başlangıçların ve şansın efendisi Ganesha'nın kocaman başı, aklı; doğru ve yanlışın ayrımına varan bilgi ve irfanı simgeler. Her şeyi duyabilen kulakları, öğrenmek için iyi dinlemek gerektiğini, bilgiyi bu yolla kazanıp asimile edebileceğimizi hatırlatır. Ağzı, ademoğlunun yaşamdan zevk alma arzusunu; bir ağacı dibinden sökebilecek kadar güçlü, bir iğneyi yerden kaldırabilecek kadar duyarlı ve esnek olan fil hortumu, dış dünyanın getireceği zorlukları göğüsleyebilecek gücü, iç dünyanın süptil katmanlarında keşfe çıkabilecek kıvraklık ve hassasiyeti sembolize eder. Bedeninin duruşu, hortumunun kıvrık oluşu, yaradılışın sesi OM'un tasviridir. Ganesha'nın birinci elinde arzuların ve ihtirasların yarattığı acıyı ve bağımlılığı kesecek, doğru yolu bulması için kişiyi dürtecek balta vardır. İkinci elinde tuttuğu ip, inançlı bir insanı Tanrı'ya bağlayan güçtür. Üçüncü eli dışa dönüktür. Kendisinden yardım isteyenleri kutsar ve korur. Dördüncü elinde bir lotüs çiçeği bulunur. Bu da, insan evriminin en yüksek amacının aydınmak olduğuna dikkat çekmek içindir. Efsanelere göre Ganesha büyük bir scribe yazıcıdır. Dünyanın en uzun epik şiiri Mahabharata'nın yazıcısı yine odur. Bilge Vyasa şiiri dikte ederken, duyduklarını hem anlayıp, hem de yazmaya çabalayan Ganesha'nın kalemi kırılır. Anlatımın akışını bozmak istemediğinden dişlerinden birini kırarak yazmaya devam eder. Kalem vazifesi gören diş, bilgiyle aynı manaya gelirken; diğeri Ganesha'nın düaliteyi aştığını gösterir. Karnının büyüklüğü, sevgisi ve kudreti sayesinde var olan

tüm acıları yutabileceğini; insanın da yaşadığı hoş ve nahoş olayları farkındalıkla sindirebileceğini ifade eder. Biri yere basan, diğeri havada duran ayakları hem hayata katılmanın, hem de ruhsallığı yakalamanın önemini anımsatır. Ayaklarının dibindeki yiyecekler ise, bize verilen nimetleri, zenginliği ve bereketi sergiler. Beline dolanmış yılan primordial enerjiyi, aydınlanmanın anahtarı Kundalini'yi temsil eder. Benliğinde dört canlıyı birleştiren devasa Ganesha'yı minicik bir fare taşır. Makro kozmosla mikro kozmosun sembiyozunu anlatan, irili ufaklı tüm varlıkların aynı derecede değerli olduğunu vurgulayan bu sembol çok ilginçtir. Keza fare, bir yandan cehalete, harisliğe, açgözlülüğe, bir başka deyişle, içimizdeki karanlığın tümüne işaret ederken; diğer yandan da tetikte olmayı, içsel ve dışsal tehlikelere karşı ihtiyatlı davranmayı; zorlukları küçük parçalara bölerek, sabırla kemirerek yenebileceğimizi, aklımızı kullandığımız takdirde zafiyetlerimizin üstesinden gelebileceğimizi öğretir. Kendi içimizde keşfedilmeyi bekleyen tanrısallığın timsali Ganesha'ya selam olsun! Prensipler ve Kurallar 5 Prensip 1) Herkese neşe ile, cömertçe ver, ama senin minnettar armağanını alan kişiden karşılık bekleme. Evren seni doğru zamanda ve doğru yerde ödüllendirecektir....sadece özgürce ver, o sana geri gelebilir. 2) ‘İstemek’ yerine arzulamak veya dilemek sözcüğünü kullan... Arzularına tutkulu şekilde inan. 3) Yaşamının amacını bil..yaparken sana en çok sevinç veren şey nedir..Yaşamını amaç dolu yaşamana yardım etmek için hedeflerini oluştur. 4) Hatalar veya pişmanlıklar yoktur...sadece büyümeyi ve odağımızı değiştirmeyi öğrenme fırsatları var. 5) Mantrayı yaşa, şimdide dururken her düşünce ile mantrayı solu : ‘Ben bolluğum,Ben bereketim,Ben refahım,Ben zevk-ü sefayım ‘

Abundance / Prosperity Reiki Sembolleri Bolluk bereket reikisi, bir sembol, iki imajinasyon ve bir mantra ile çalıştırılır. Uyumlama alındıktan hemen sonra bu enerji aşağıda anlatıldığı şekilde sembolleri kullanarak aktive edilir. Bu enerji bizleri genel anlamda bir bolluk ve bereket bilincine uyumlayacaktır. Bunu sadece maddi bolluk ve bereket gibi düşünmek enerjiyi aynı zamanda küçümsemek anlamına gelecektir. Hayatımızda bollaşmasını’ istediğimiz her şey için kullanabiliriz ama yine de en çok maddi hayatımızda kullanılmaktadır. Size ışık tutacağını düşündüğüm bir iki niyet cümlesi aşağıdaki gibidir: - Allahın izniyle, bütünün hayrına olacak şekilde, maddi durumumun iyileşmesine bolluk bereket reikisi ile şifa gönderiyorum. Allahım lütfen kabul edin. - Allahın izniyle, bütünün hayrına olacak şekilde, bolluk ve bereket bilincine ulaşmama, gelirimin artmasına ve maddi durumuma bolluk bereket reikisi ile şifa gönderiyorum. Allahım lütfen kabul edin. -Allahın izniyle, bütünün hayrına olacak şekilde, mutlu, huzurlu ve sağlıklı olacağım yüksek maaşlı yeni bir iş bulmama bolluk bereket reikisi ile şifa gönderiyorum. Allahım lütfen kabul edin. -Allahın izniyle, bütünün hayrına olacak şekilde, sevgilim Ahmet X ile aramızdaki aşka ve sevgiye bolluk bereket reikisi ile şifa gönderiyorum. Allahım lütfen kabul edin. Benzer şekilde kendi niyetinizi oluşturduktan sonra enerji hemen aktive olacaktır. Farklı bir uygulamaya gerek yoktur. Niyetimizi yaptık. Hemen ilk sembolü iki elimizi kullanarak çiziyoruz.

1. Sembol : ŞI RI İki elimizi de yan yana ve senkronize şekilde kullanarak bu sembolü çizeceğiz. Sol elimizle kocaman bir J çiziyoruz. Sağ elimiz de J’yi sağa doğru, açık tarafı sağa bakacak şekilde çizecek (sembolde rahatça görülüyor.) Biz buna kızın çırpı bacakları’ diyoruz. Kızın önce çırpı ve ikisi iki farklı yöne bakan bacaklarını çiziyoruz. Sonra kızın eteklerini’ çiziyoruz. Yine sağ-sol el aynı anda, alttan ve içten dışa olacak şekilde, sembolde görülen küçük kolları çiziyoruz. En son kızın kollarını’ çiziyoruz. Etekte hareket yönü ana gövdeden dışarı doğru iken, en üstteki kolda, dışarıdan içeri doğru biz çizim oluyor. Böylece dünyanın tüm nimetlerine kollarımızı açmış ve davet etmiş’ oluyoruz. Bu çizimi kendi vücudunuza yerleştirebilirsiniz ya da sadece havaya çizip bırakabilirsiniz. Bu enerji çok meditatif bir enerjidir ve kendisi ne yapmak istiyorsa yapar, yönlendirmelerin dışında hareket eder. Onun için sakın enerjiyi çok fazla yönetmek için kendinizi zorlamayın. Sembol içinize girebilir. Odada sabit kalabilir. Ona karışmayın Ancak sembolle birlikte dünyanın tüm nimetlerine, güzelliklerine ve zenginliklerine kollarımı ve kendimi açıyorum. Onları

hayatıma sevgi ile kabul ediyorum’ deyin. Üç kere de sembolün adını tekrarlayın; şiri, şiri, şiri. Şiri’den sonra mantrayı (zikir kelimesi)söylemeye başlayın: Ben bolluğum Ben bereketim Ben refahım Ben zevk-ü sefayım Bu mantrayı şifa gönderdiğiniz sürece mümkün olduğunca içinizden tekrarlayın. Enerji akışının hızlandığını hissedeceksiniz.
2.Sembol : Laksya (Sanskritçe Amaç demektir) İlk sembolden sonra sıra ilk imajinasyona geliyor. Renkli resimde görüldüğü gibi Laksmi’nin her iki tarafı su fışkırtan iki fildir. Bu sürekli çabayı/gayreti gösterir. Kişinin dharması ile uyum içinde ve bilgelikle yönetilen ve hem maddi hem spiritüel bolluk/refaha götüren saflık anlamına gelir.
Peki enerjide bu sembolle nasıl çalışacağız? İki tane filin hortumunu düşünün. Onların ucundan gümüş zerrecikleri aksın. Bırakın bu zerrecikler ile sizi yıkasınlar. Cüzdanınızı, kalbinizi, kasanızı nereye isterseniz gümüş zerreleri ile yıkasınlar. Tepe çakranızdan içeri

akıtabilirler. 5 dk.kalabilirler, yarım saat kalabilirler. Bırakın gerek gördükleri sürece sizi yıkasınlar. Evinizi, eşinizi yıkasınlar. Arada bir onları sevin ama Okşayın, hortumlarını öpün. Bu arada içimizden mantramızı okumaya devam ediyoruz elbette. Baktınız artık gümüş akmamaya başladı yani fillerin işi bitti, sizi kabul ettiğiniz kadar bol saf kazanç’ ile doyurdular, 3 kere isimlerini tekrarlayın; laksya, laksya, laksya. Ve fillerinize teşekkür edin.
3. Sembol : Artha Artha, Laksmi’nin ellerinden akan bolluğu/refahı bağışlayan, taşan altın paraları temsil eder. Bunu şöyle düşünün. Gökyüzünden kocaman sapsarı bir altın para, şekildeki gibi daireler çizerek gelip cüzdanınıza, çantanıza, kalbinize düşüyor. Bu normalde bir tek para olarak imajine edilir. Ama ben öyle yapmıyorum, yüzsüzüm sandıklar dolduruyorum, yollara saçıyorum. Dediğim gibi, imajinasyonla olacak sembollerde sınırlarınız geniş tutun lütfen Mantraya devam. Durmadan mümkün olduğunca tekrarlıyoruz. Bu paralar ile istediğiniz yerleri donattıktan sonra üç kere sembolün adını söylüyoruz; artha, artha, artha ve teşekkür ediyoruz. Semboller bittikten sonra isterseniz enerjiye genel olarak teşekkür ederek şifayı sonlandırabilirsiniz ya da sadece mantrayı söyleyerek şifaya devam edebilirsiniz. Karar sizin. Sınırlarınız geniş tutun

Yeni enerjinin diğer kullanımları : Bu enerjiyi günlük olarak aynı meditasyon formunda kullanabilirsiniz veya sadece sembolleri önünüzde çizin ve mantrayı söyleyerek tanrıları çağırın. Uzaktan, ihtiyacı olanlara zihniniz ile tezahür ettirerek niyetle sembolleri gönderebilirsiniz. Birlikte iken, kişiyi zemine yatırın. Sembolleri baş bölgesi üzerine, kalp üzerine, bedenin her iki yanına, ayak bölgesine çizin ve sonra bir süre dinlenmelerine izin verin, topraklamak için bir bardak su verin. Kişi birden fazla kere uyumlanmayi seçebilir, çünkü salıverme ve temizlenme kişiden kişiye farklı şekilde gerçekleşebilir. Bolluk- Bereket Reikisi ile yaşanması muhtemel olaylar: - İşinizi değiştirebilirsiniz - Zam alabilirsiniz - Evinizi, arabanızı daha yenisi ile değiştirebilirsiniz - Kendinizi daha zengin hissederek yaşamaya başlayabilirsiniz ve maddi baskılardan kurtulursunuz. Bu sayede blokajlarınız gideceğinden gerçekten zenginleşmeye başlarsınız - Bet bereket olayı var ya, işte ondan fazlası ile nasiplenirsiniz. - İçinizdeki sevgi ve mutluluk hali artar - Neye eliniz atsanız indirime girmiş olur (bu benim başıma çok gelir!) - Hayırlı olan her şeyde artış olabilir (sevgili, iş, müşteri, sağlık)

Chi Enerji Topu kullanımı :
Bolluk ve Bereket Reikisi bu uyumlamayı almış bir master/eğitmen tarafından chi enerji topu kullanılarak gönderilebilir. Uyumlama gönderirken zamanlama düşünülmesine gerek yoktur. Chi enerji topunu istediğiniz zaman oluşturup belli zaman aralığı için gönderebilirsiniz.
Uyumlama :
1) Chi enerjisini harekete geçirmek için tai chi, Chi King gibi bir teknik kullanabilirsiniz. Enerjiyi bedeninizde hissettiğinizde yere oturun ve dünya ile bağlantı kurun.
2) Birkaç dakika zihninizi boşaltın ve uyumlama göndereceğiniz kişinin adını söyleyerek niyetinizi oluşturun.
3) Chi enerji topunu oluşturun ve farklı zaman saatte gönderecekseniz bunu niyetinize ekleyin.
4) Ve chi enerji topunu göndererek sesli olarak, “Bu bolluk ve Bereket Reikisi uyumlamasını >’na gönderiyorum.” Şeklinde söyleyin.
5) Uyumlama tamamlanmıştır.
Sonsuz Sevgimle Reiki Master Mine Güleş

Ruhsal Alemin Işığı - Silver Birch


Hannen Swaffer anlatıyor
Silver Birch adı ile andığımız varlık bir kızıl derili değildir. O kimdir, bilmiyoruz. Öyle sanıyoruz ki o, astral bedeni aracılığı ile kendini ifadelendirdiği bir diğer ruh varlığının adını kullanmıştır; çünki mensubu bulunduğu spirtüal alemin yüksek vibrasyonlarını bir diğer alet aracılığı olmaksızın tezahür ettirmesi imkansız bulunmaktadır.
O Hannen Swaffer HomeCircle adı ile bilinen topluluğun ruh rehberidir,
"Birgün size kim olduğumu söyleyeceğim» demiştir, bizlere yakın geçmişte.Ben sizin sevginizi ve bağlılığınızı kulakta büyük akisler yapan birisim aracılığı ile kazanmak yerine, kendimi, öğrettiğim gerçekler yoluyla kanıtlamak üzere kendi  halinde bir Kızılderili olarak geldim. Kanun budur.»
" Silver Birch'ün hayatıma girişi 1924'de" Spiritualist görüşü benimseyişimden kısa bir süre sonra olmuştur. İşte o zamandan bu yana, her seferinde bir saat ya da daha fazla bir süre onun öğretilerini, rehberliğini ve,öğütlerini dinledim ve onu herhangi bir dünyevi varlığı sevip saydığımdan daha fazla sevmeyi ve saymayı öğrendim.
Onun fonksiyonu başlangıçta olağanüstü bir şekilde gerçekleşti. 18 yaşında bir genç, Spiritualizmayı etüd eden bir Atheist, Londra'nın en fakir banliyölerinden birinde yapılan bir toplantıya, alaycı" bir eda ile gitti. Onun deyimi ile, «Bir ihtiyar kadının, bir Çinli oluşunu ve o çeşit şeyleri gördüğünde ise açıkça güldü, ancak, trans halinde olan bir medyom onu azarladı ve ona, «Çok geçmeden sen de bunu' yapacaksın,» dedi. Genç adam her ne kadar inanmayarak ve şüphe ederek gitti ise de ertesi hafta yine celseye geldi ve o zaman celsenin ortalarına doğru, uykuya dalmış olduğu için özür diledi.
Yanında oturan biri ona, «Transta idiniz,» dedi. «Rehberiniz adını verdi ve sizi yıllardan beri bu iş için hazırlamakta olduğunu söyledi, çok geçmeden. Spiritualist platformlarında konuşacaksınız.» Genç adam yine güldü ... 
O günlerde Silver Birch ancak bir kaç kelime İngilizce konuşuyordu, onları da çok kaba bir aksanla. Yıllar geçtikçe, lisan bilgisi ve yeteneği öylesine ilerledi ki, şimdi onun sade hitabet yeteneği, çok zaman dinlemiş olduğum konuşmacıların hepsininkini geçmektedir,
Bana, «Medyomun transta olup olmadığını nasıl bili yorsun?» diye sorulmuştur.
Silver Birch, medyomu aracılığı ile konuşurken bir iki sefer bize medyomun eline iğne batırmamı, ve onu iyice derine batırmamızı söylemiştir. Medyom transtan çıktığıda hiçbirşey hatırlamamıştır. Ne de görünürde herhangi bir iz kalmıştır. 
Bir başka soru da. «Bunun medyom'un bilinç altından gelmediğini nasıl biliyorsun?» şeklindedir. Gerçek şu ki rehber ile medyom bir bakıma biribirleri ile çelişmededirler. Silver Birch reenkarnasyonu (tekrar bedenlenmeyi) öğretir. Medyom bu teoriyi reddeder, ama transta iken kendi iddiasını çürütür. Bir küçük ilginç durum da şu: Rehberin sözleri Psychic News'da yayınlanabilsin diye, bir röportör onları kayda geçirmeğe başlamıştı. Medyom trans süresi içinde söylenmiş olanları, yatmadan öncesine kadar daima hatırlardı. Bunun sebebi o henüz medyom olmağa rıza gösterdiği zamanda, söylenenleri kendisinin de bilmesi konusunda Silver Birch'den bir vaad almayı başarmış olmasıydı. Biz me­sajları teyp'e almaya başlar başlamaz. bu da bitti. 
Şimdi medyom, celse kaydını ertesi sabah dinliyor, ve kendi dudaklarından dökülen lisanın güzelliğine hayran oluyor, Silver Birch bir öğretmendir. O, şifacı değildir. Delil taşıyan mesajları nadiren verir. Bu durumdan dolayı medyom üzerindeki hakimiyetini sadece öğretmenliğe hasretmiş olduğu için çok zaman esef ettiğini söyleyerek, bunun için ara sıra özür diler. Kendi öğretisini her ne kadar ziyadesi ile önemli saysa da; dünyanın Ölüm-Öteal-Hayat hakkında delillere ihtiyacı olduğunu da teslim eder. 
Geçen yıllar zarfında,her çeşit insanı din adamları, gazeteciler, dünyanın her yanından gelen kimseleri, Silver Birch'ü, konuşurken dinlemeleri için celselere aldım. Onların herhangi birinden, rehberin söyledikleri hakkında herhangi bir eleştiri işitmedim. 
Ona teolojik problemlerini götüren bir rahip,Silver Birch'ün Kanun» dediği şeyi sade, basit sözlerle izah edişini dinlerken, kendisini susup kalakalmış buldu.
Celse öncesinde rahib'e; «Düşünebildiğiniz en zor soruyu yazın,» demiştim.O· da, onun giysileri He giyinmiş kimseleri tarafından sık sık suçlanan şu rehber ruhlardan birisine meydan okumak hevesi ile işe koyuldu. Şaşkın bir halde geri döndü.,Silver Birch zor teolojiyi bir rahibe  göre pek fazla sadeleştiri vermişti. Silver Birch'ün rehberliği altındaki benim özel celse grubum her Cuma gecesi toplanır. Psychic News her hafta onun söylediklerini kelime kelime kayda geçirir. Bunlar bizim celse üyelerine özel kullanımları için değil, fakat dün;' yanın her tarafına yayılsın diye verilir. 
Sonuç olarak, Silver Birch'ün herhangi bir dünyevi vaizin sahib olduğundan çok daha fazla hayranı ve takipçisi vardır. Onlar her iklime ve hemen her ırka mensup kimselerdir ve her renk tonundaki insanlar. Lakin, baskıya girdiğinde, Silver Birch'ün sözleri onun karakter asaletinden, dostluğun'un sıcaklığından ve sözlerinin doğal, ağırbaşlılığından ancak birazını iletebilmektedir. Onlar bazen gözyaşlarını zorlar .. Biliriz ki, ne kadar alçak gönüllüce de konuşsa 0, bizler yücelmiş, üstün bir ruhun hu­zurundayız. O, asla azarlamaz, kusur bulmaz. 
Kiliseler, hiçbir şey bilmedikleri ve varlığı hakkında delile sahip bulunmadıkları Nasıralı isa' dan söz eder dururlar, Silver Birch, yakın beraberlik yıllarından sonra, asla yalan söyleyemeyeceğini bile kanıtlamış olduğundan, sadece onun öyle söylediğinden ötürü olsa bile, biliyoruz ki Yeni Ahit'deki Nasıralı' isa, hala fonksiyonunu yapmaktadır ve onu bir zamanlar yeryüzüne getirmiş olan ilahi görevini hala icra etmektedir. Şu halde, bizim için, "işte her zaman sizlerleyim, ,hatta dünyanın sonuna kadar» sözünde kiliselerin izah edemeyeceği bir anlam vardır, Bundan sonraki sayfalarda okuyacağınız Silver Birch öğretileri, bilin ki karanlıkta ve Brallle kağıdı (GörmeyenIerin kullandığı özel alfabe kağıdı) kullanan bir röportör tarafından' kaydedilmiştir. Usta bir stenograf olan bu kimse çok zaman, Silver Birch'ün konuşma sürati karşısında zor durumlar geçirir. Tebliğlerde tek kelimenin dahi hiçbir suretle değiştirilmemesi gerekir. Silver Birch'ün sözleri mükemmel bir ingilizce ile akar. Sadece noktalama işaretleri konulması gerekmektedir. 
Silver Birch'ün felsefesi, kolayca anlaşılacağı gibi, bir pantheist'In, Allah'ın bizzat doğa'da bulunduğunu, herşeyi yöneten değişmez bir Kanun'un var olduğunu ve Allah'ın Kanun olduğunu fark eden bir insanın görüşüdür. ' 
«Sizler Büyük Ruh'un içindesiniz» der Silver Birch, "Ve Büyük Ruh sizin içinizdedir.» Böylece bizler, hepimizin büyük yaratıcı prensipin ki o Herşeydir« parçası olduğumuzu öğreniyoruz. Ama Silver Birch uygulanmamış bir felsefe ile yetinmez. Burada, bir iş yapmak için bulunduğumuz yolundaki dersi büyük bir kuvvetle ve ısrarla tekrarlar. Din'i bir ki? Hemde özetler: «Hizmet», ve bize, her ne kadar beceriksiz aletler olsak da, bu dünyada bulunuşumuzun savaşa son vermek, yoksulluğu kaldırmak ve Yaradan'nın nimetlerinin bolluk ve bereketi içinde dünyanın bütün insanlarına da­ğılacağı vaktin gelişini hızlandırmak için olduğunu öğretmeğe çalışır. 
«Uyrukluğumuz der Silver Birch, «Bir Mezhebe, bir Kitaba,bir Kiliseye değil, fakat 'Hayatın Büyük Ruhuna ve O'nun ezeli ve ebedi tabii kanunlarınadır.» 
Böylece, bu celse topluluğunun üyeleri, altı kişidir ki onlar Spiritualizm dada hiçbir mezhepsel ayrılık bulmuyorlar. Bunlardan üçü Agnostik idi,dördüncüsü ise bu grupa katılmasından hemen önce, öğretilerini artık kabul edemeyeceği için, Metödizm'i terketmiş olan bir Wesley rahibi idi. 
Bazen,celselerde bir çeşitleme olsun diye rehber medyomunu bır başka ruhun kontroluna bırakmış olur. Bu şekilde. Northclift, Galsworthy, Hall Caine; Gilbert Parker, Jorace Greeley, Dick Sheppard, Abraham Lincoln ve celse üyelerinin şahsi dostları bizi ziyaret etmişlerdir. Ama bütün bunlar bir başka kitap için ... 
Silver Birch ile celse yaptığımız yıllar boyunca onun herhangi bir şeyi unuttuğunu asla görmedim" ama biz unuta biliyoruz. Ve o, insan oğullarına daha sade ve daha hayırlı bir hayat yolunu öğretme konusundaki kendi seçmiş olduğu görevinden, bir tek hece ile dahi olsa asla sapmaz.
( Ruhsal Alemin Işığı - Silver Birch )

KIZILDERİLİ DUASI


O' Yüce Ruh,
Sesini Rüzgarlarda Duyduğum,
Ve nefesi tüm dünyaya can veren, duy beni! Küçük ve zayıfım, gücüne ve bilgeliğine ihtiyacım var.


Bırak güzellikler arasında yürüyeyim, gözlerim kırmızı mor günbatımını hep görebilsin.


Ellerim yaptığın işlere saygılı olsun ve kulaklarım senin sesini duyabilecek kadar keskin.


İnsanlarıma öğrettiklerini anlayabilmem için beni akıllı kıl




Her taşa ve yaprağa sakladığın dersleri öğrenmeme izin ver.


Güç arıyorum, kardeşimden üstün olmak için değil, en azılı düşmanım "kendim" ile savaşabilmek için.


Beni her zaman hazır tut, sana tertemiz eller ve sana odaklanmış gözlerle gelebilmem için.


Böylelikle yaşam, batan güneş gibi sona erdiğinde, ruhum sana utanmadan gelebilsin

Doğamızın Uyum süreci



Doğada Mimikri Denilen Bir Durum söz Konusudur. mimikri Kelime Anlamı Olarak ; Bir türün, yapı, ses, habitat ve renk bakımından başka bir türe benzemesi ve böylece kendini düşmanlarından koruması Durumudur

Bu durum Canlılar Dünyasında
Bir sinek türünde olduğu gibi, korumasız bazı hayvanlar yırtıcı ve iğnesi zehirli eşek arısına çok benzer. Burada evrim sürecinde, eşek arısının bir taklitçisi oluş­muştur. Eşek arısını avlamak için edinilen olumsuz deneyim nedeniyle, ondan çe­kinen avcı düşmanlar, sinekten de çekinir.
Kelebeklerin kanatlarındaki göz benzeri yapılar, bazı böcek ve kurbağaların kendileri zehirli olmadığı halde zehirliymiş gibi renklenmeler göstermeleri, bazı çiçeklerin kendilerini tozlaşmalarını sağlayan böceklere benzetmeleri
bukelemunun Üzerine Çıktığı Şeyin Rengini almasıda bir Çeşit mimikridir Çünkü Korunmalıdır Bunlar bu Konuda Verilebilecek bir Kaç Örnek Peki Ama Bizimle Ne Alakası Var ;
Olaylar sırasında Verdiğimiz Tepkiler Özümüzde Olmasada Yaptığımız Tüm O Davranışlar ; Birer Mimikridir Sürüngen Beyin Tarafından Sürünsende HAYATTA KALMAN GEREK ! durumunu Hatırlatmak için Bazen Kendi Kendimizi Sabote Ederken Buluruz Ve Buna Bir Türlü Anlam Veremeyiz. Sürüngen Beynimiz Devrededir Olayde Herhangi Birşeyi Tehdit Olarak Algılamıştır Ve Sizi İstemesenizde Geriletmiştir Örneğin Bir Değişim Bu Durumla Sıkça Karşılaşıyoruz İlk Yaşadığı Aşk Deneyimi Hüsranla sonuçlanan kişi Farkında Olmadan Yeni Başladığı ilişkiyi Yerlebir Ediyor Gerekçesi Şu Çok Canın Yandı Daha Önce Bu Da Aynını Yapacak Sana Tabi bu Çok Basit Bir Örnek Daha Ne Çeşitleri Var Bilemezsiniz
Mimikri Geliştirdik İşte Hayatta Kaldık Fakat Mutsuzlukla Bir Başka Geliştirdiğimiz mimikri İse Öfkedir buradaki Mantık Şudur Öfkeli Olursam Kimse Bana Zarar Veremez Yada Hasta İronik Değilmi ? Sadece Bu Kadarda Değil İçsezisi olan bir çocuk Bunu Fark Ettiğinde Dışlanmamak Adına Bu Yeteneğini Kullanmıyor Çünkü Şöyle Düşünüyor Deli Damgası Yiyebilirim...
Farkında olup Farkında Yaşamayla Düzeltilemeyecek Hiç bişey Yoktur Unutmayalım ki Hayat Kırkından sonra Değil Farkından Sonra Başlıyor ;)

Sonsuz Ve Bitimsiz Sevgimle
Reiki Master Teacher
Mine Güleş

Lâ tahzen...



Üzülme!Üzülebiliyorsan bir kalbin var demektir. Kalpsiz
ler üzül(e)mezler ki. Ne mutlu sana ki, üzülebiliyorsun. Dokunan var demek ki kalbine. Ya dokunulmasaydı kalbine. Ya hüznün gönül toprağını karmasına izin verilmeseydi. Demek ki gözden çıkarılmadın. Demek ki sen hâlâ bir umut tarlasısın.

Üzülme!



Üzülüyorsan, Biri var ki cılız varlığını düştüğü çamurdan kaldırmak istiyor. Onun için dokunuyor kalbine. Kıymetini bil ki, üzmeye değer görüyor seni. Hüzünlerin kalbinin toprağını allak bullak ediyorsa, sen ekilmeye layık bir topraksın demektir. Kaygıların vuruşuyla tuz buz oluyorsa taş katılığında büyüttüğün güvencelerin, yarılan göğsüne umut fidanları dikiliyor demektir.



Üzülme!



Yüzün yerde geziyorsan, ellerin boynuna sarılı ise, içini ısıtacak haberlerin mürekkebi damlıyor olmalı ömrünün defterine. Kar yağıyorsa güvendiğin dağlara, yarının ovalarında rengârenk çiçeklerin olacak demektir. Hırçın fırtınalar sarsıyorsa sevinçlerinin zirvesini, rüzgârlar dövüyorsa umudunun yamaçlarını, bir yüce dağsın sen demek ki, az bekle, eteğinden serin pınarlar akmaya başlayacak demek ki...



Üzülme!



Üzülüyorsan, şımaramazsın. Kibrin kirli tuzağına düşemezsin. Kendini beğenmişliğin çamuruna dolaşmaz ayakların. Uzak geçersin isyanlı yollardan. Heveslerinin ardı sıra düşüp nisyan uçurumlarının başına sürüklenmezsin. Seni Biri yakınlığına çağırıyor demek ki... Gözden çıkarmamış olmalı seni.



Üzülme!



Üzülüyorsan, bir kutlu teselli kapısının önünde bekletiliyorsun demektir. Gözlerini kaldır vefasız dünyanın eşiğinden. Gönlünün elinden çıkar sebeplerin boş avuntularını. Umudunu kes sahte doymalardan. Yüreğini küstür coşkulardan. Kapı açıldı açılıyor demektir.



Üzülme!



Üzülüyorsan, kaybedeceğin bir şeyler var demek ki... Kaybedeceği bir şeyi olanlar çoktan kazanmışlardır. Eline geçmeyenleri saymakla tüketme nefesini, elindekileri saymaya başla. Hepsini saysan bile, nefesini saymaya nefesin yetmeyecek demektir. Bak işte zenginsin.



Üzülme!



Seni bir "İşiten" var. Seni senin kendini bile sevmenden önce O sevdi seni. Senin kendini bile bilmediğin unutuş kuyularından çekip çıkardı seni. Çektiğin acılara habire meşgul çalan telefonlar gibi kör ve sağır değil O. Yüreğinin her yangınına O yetişiyor. Ayrılıklarına ve sıkıntılarına metal soğukluğundaki plazalar gibi umursamaz değil O. Yitirdiklerinin hepsini sana iade edeceğine söz veriyor. Sevdalarına ve özlemlerine çok seçenekli sınav kâğıtları gibi tatsız ve tuzsuz formüller sunmuyor. Seni herkesten çok anlıyor, seni senin kendini düşündüğünden çok düşünüyor. Gözyaşlarınla imzalayasın istiyor yakarışlarını. Bir ebedî çerçevenin içinde, gösterişsiz bir kullukla fotoğraflamak istiyor seni. Dağılıp giden ömür kırıntılarının arasından sıcacık bir kardelen ümidi devşiresin istiyor. Keyfinin çatlak kabuklarının arasından sonsuz teselli pınarları akıtmak istiyor.



Üzülme!



Varlığının tenine çiziktir her hüzün. Varlığından haber verir üzüntün. Hatırlar mısın, bir zamanlar hatırlanmaya değer bir şey bile değildin? Hiç umursanmadan çöpe atılabilecek kirli bir su iken sen, yüzüne bir tek O baktı. Kimselerin arayıp sormadığı, önemseyip adını bir kenara yazmadığı o günlerde, senin adını ilk O andı. Hatırını bildi. Seni yanına aldı. Hep yanında oldu. Sen seni unutup da başını yastığa koyduğunda bile, seni her defasında sabaha çıkardı. Sen Onu defalarca unuttun ama O seni asla unutmadı.



Üzülme!



O'nun en sevdiği kulu da yalnız kaldı. Taşlandı. Sürüldü. Yaralandı. Aç susuz kaldı. Yuvasına uzaktan gözleri yaşlar içinde baktı. Mağarada yapayalnız ve korunmasızdı. Senin gibi üzülen yol arkadaşına sonsuz müjdeler veren tebessümüyle fısıldadı: "Lâ tahzen, innAllahe meânâ."



Üzülme!



Kaldır yüzünü yerden. Omuzlarından sarsıp kendine getirmek istiyor seni Sevgili. "Rabbin sana küsmedi ki..." Gözlerinin içine içine bak sevdiklerinin. "Rabbin seni unutup yalnız bırakmadı ki..."