Subscribe:

Ads 468x60px

13 Şubat 2015 Cuma

Sevgi Günümüz Kutlu Olsun

Sevgililer gününde egitimde olacağım için bir yazı yazmak niyeti ile oturmuştum
birbirine dokunabilen ruhları kaleme almaktı niyetim internette böyle birşey çıktı karşıma al hazır yazılmışı var der gibi :))
Şimdiden yüreğinde sevgiyi taşıyan her canlının bu özel gününü kutluyorum
keyifli okumalar :))
İki ‪#‎ruhun‬ birbirine dokunması, çok özel bir‪#‎frekansta‬ ilişkiye geçmeleri. Çoğu zaman kelimelerle ifade edilemez ama her zaman belli belirsiz hissedilir. İki ruhun neden birbirine dokunabildiğini açıklamak pek kolay değildir ama dokunurlar. Çoğu zaman ruhları dokunan kişiler birlikteyken veya birbirlerini düşünürken ‪#‎yaşamın‬tüm ağırlığı ve koşturmacasına rağmen çok özel bir hoşnutluk, güvenlik ve güzellik hissederler.
Kabaca şunu hissederler; neden bilmiyorum ama bu düşüncede olmak o kadar huzurlu ve güvenli ki burada ben çok güvende ve huzurlu oluyorum ve bu çok güzel bir duygu. Yaşamın tüm belirsizliğine rağmen burası tam anlamıyla huzurlu ve güvenli, hem de insanın kendisini tam olarak bırakabileceği kadar… Tam dinlenme ve tam ‪#‎huzur‬. Ruh dokunması, ruh dinlenmesi, bir diğer deyişle ruh beslenmesi; ruhlar birbirine dokununca aslında her ne ise yaşadıkları büyük bir keyfile yaşarken, ruhları da yaşamın geri kalanı ile mücadele etmek üzere ‪#‎enerji‬ topluyor. Hem şarj hem deşarj. Her iki taraf da keyif alıyor birbirinin varlığından. Çok iyi niyetli ve temiz bir aşk gibi bile değerlendirilebilir, yaşamın kendisine duyulan ‪#‎aşk‬ gibi.

Yaşama duyulan aşkı bir insana duyulan o duyguyla özdeşleştirerek yine yaşamın içinden kendisini besleyebileceği, enerji toplayabileceği bir alan ‪#‎yaratıyor‬. Onun yanında veya onu düşünürken kendisinin çok iyi, tam ve doğru anlaşıldığını ‪#‎hissediyor‬. Çok güzel, duru ve temiz bir paylaşım duygusu yaşıyor. Hiç kesilmeden, pürüssüz, akışkan, kıvrak ve hızlı. Kendisi ile konuşuyor gibi geliyor, karşısındaki de aslında kendi ruhunun bir parçası gibi, aynı yüksek algı, aynı ruhun bir parçası gibi, yüksek ve hızlı frekansta iletişim kurulabilen bir yapısı var, sanki bir başka bedende kendi varlığını, daha doğrusu kendisinin de öz olarak yapıldığı varlığı hissediyor gibi…

Velhasıl çok güzel ve rafine bir duygu ve en iyi tarafı zamanla sadece daha da keyifli hale geliyor olması çünkü bu kez paylaşımların, ki hemen hepsi zaten lezzetli ve keyifli, biriken lezzeti de ekleniyor anın içindeki keyfe.

Düşük profil ve çok yüksek frekans. Yaşamın 3 boyutlu ve doğrusal zamanlı alıştığımız kurgusunda görünmediği ve algılanamadığı için tam olarak anlaşılamayabiliyor ve tanımlanamayabiliyor ama keyifli, huzurlu, güvenli hali doğal olarak birlikte daha fazla vakit geçirmeye veya bu imkan yoksa bile daha fazla anmaya – düşünmeye davet ediyor. Yani adı konulmadan da yaşanabiliyor çoğu zaman. Çok güzel, zarif ve hoş, serinlik veren bir ‪#‎sevgi‬ duygusu gibi bir hissi var. Bu seviyeden algılayınca insan o kadar kibar ve hassas oluyor ki, bu duyguları hissettiğinde ruhunun dokunduğu kişiyi yoğun ilgisiyle fazla rahatsız etmekten bile çekinebiliyor. İki ruh arasında bir kez fark edildi mi artık ‪#‎algı‬ kapıları o seviyeden açılıyor onlar arasında ve uzaktan etkisi de en az yanyana olduğu kadar güçlü olabiliyor.

Ruhlarınız bir kez dokundu mu artık isteseniz de onu yok sayamazsınız…

NASUH MAHRUKİ



Güneş Mine Güleş ile "Hayat Ağacı Terapisi"

== Yaşam ağacı sembolizminin ezoterizmdeki açıklaması ==

Yer, Yeraltı (öte-âlem) ve “spiritüel Gök”ten oluşan üç ortamı birbirine bağlayan ekseni temsil eden yaşam ağacı [[ezoterik]] bilgilere göre alemler-arası irtibatı simgeler; yani, yeryüzü, öte-alem denilen süptil ([[esîr]]î) plan (spatyum) ve semavi alem (tezahür etmemiş alem) arasındaki irtibatı, her bakımdan simgeler. Fiziksel alem olan yeryüzünün semavi alem tarafından yönetilmesi ve prensipten tezahüre doğru yoğunlaşma olgusu, kökleri semavi alemden çıkan ters ağaç sembolüyle belirtilmiştir. Bu yüzden birçok gelenekte yaşam ağacı kökleri yukarıda, dal ve yaprakları aşağıda olarak tasvir edilmiştir. Yaşam ağacının ters yapılışına İbranî gelenekte (Zohar’da), Türk ve İslam geleneklerinde (Tuba ağacı), Upanişadlar’da, Sabiîlik, Lapon, İzlanda, İskandinavya, Finlandiya, Avustralya ve Hint geleneklerinde rastlanır. [[Dante Alighieri|Dante]]’nin [[İlahi Komedya]] eserinde değindiği cennetteki ağaç da terstir. Upanişadlar’da (Brahma’nın tezahürü olan Aswattha ağacı), Vedalar’da ve Bhagavat-gita’daki ters yaşam ağaçları daha ziyade prensipten tezahüre doğru yoğunlaşmayı simgeler.

Ayrıca kimi geleneklerde, ikincil semboller olarak, yaşam ağacının dallarında kuşlar bulunduğu ve ağacın ölümsüzlük sağlayıcı meyvesi ya da sıvısı olduğu belirtilir ki, burada kuşlar doğacak ruhları, ölümsüzlük kazanma ise ruhsal gelişimin hedefi olan, doğum-ölüm çemberinden [[kurtuluş]]u simgeler.

İnsanda hayat ağacı omurgaya tekabül eder . Omurgada hayatımızın tüm kodları gizlidir







İlkel kayıtların tutulduğu ve ilk öğretilerin olduğu bebeklik döneminden beri beden hafızasının oluşmaya başladığını,
Doğduğumuz andan itibaren tüm travmaların (acı, keder, vicdan azabı, suçluluk duygusu, öfke, nefret... gibi duyguların) bedenimizde ve omurgamızda kayıtlı olduğunu,
Korku, endişe, heyecan, öfke gibi tüm negatif duyguların bedenimizde blokajlara yol açıp, tıkadığını,
Tüm yaşamımız boyunca kendimizle ve başkalarıyla kurduğumuz bütün ilişkilerin beden hafızasında kayıtlı olduğunu,
Ve en önemlisi, Hayatınızı kabusa çeviren, farkında olduğunuz yada olmadığınız tüm travmalarınızı, ruhsal ve bedensel rahatsızlıklarınızı "Hayat Ağacı Terapisi" ile düzelebileceğini...

Biliyor muydunuz?


Niye Hayat Ağacı Terapisi?

Çünkü, Omurga, hayat demektir ve omurganızda hayatınıza dair bir çok bilgi kayıtlıdır.

Çünkü, Omurganızda kendinizi taşıyorsunuz...

Hayat Ağacı Terapisi ile;

Kişilerin beden, aura, çakra ve ruhsal, duygusal, zihinsel ve fiziksel alanları bir nevi psişik okumalarla taranmakta, ayrıca ilgili sorunun, geçmiş – gelecek ve şimdideki sorunlarından sıyrılarak, yeni bir farkındalık bilinci oluşturması, özellikle kas ve iskelet sistemindeki tüm blokajlardan temizlenmesi, tabiri caizse yeniden doğması amaçlanır.

Törensel içeriği ve farklı teknikleri ile vücudun ihtiyacı olan dengeyi ve şifayı sağlamada çok etkin bir yöntemdir.


Bedensel ve ruhsal rahatsızlıkları olanlar,
Kendini türlü mazeretlerle erteleyenler,
Aşk acısı çekenler, özlem - hasret - hüsran - nefret ve öfke duygusu, vicdan azabı vb duyguları taşıyıp bunlardan kurtulamayanlar için muhteşem bir deneyim ve çözüm...

Spirituel Terapist Güneş Mine Güleş "Hayat Ağacı Terapisi" ile insan bedenine ve ruhuna bütünsel yaklaşır. Hem fiziksel, hem zihinsel, hem de enerjisel iyileşme sağlar.

GÜNLER, HAFTALAR SÜREN SEANSLARA SON!..

Yaşınız, işiniz, sıkıntınız her ne olursa olsun, Güneş Mine Güleş ile "Hayat Ağacı Terapisi"ni deneyimleyin, hayatınızdaki farkı görün ve yaşayın...

SİZ HALA DENEYİMLEMEDİNİZ Mİ?



“HAYAT AĞACI” Terapisi çıkış noktası


“HAYAT AĞACI”

“İnsanlığın kutsallık atfettiği dağ, taş, ağaç, ateş, su gibi varlıkların içerisinde ağaçların ayrı bir önemi vardır. Ağaç her zaman önde gelen kutsal semboller arasındadır. Çünkü o kökleri ile yere bağlıdır, dalları ile göğe uzanır. Kalıcıdır. Her yıl yapraklarını döküp yeniden yeşererek kendini sayısız kez yeniler. Ölümden sonra hayata yeniden dönüşün sembolüdür.”

Ağaç, özellikle de “Hayat Ağacı” sembolizmi aşağı yukarı bütün toplumlarda kendini gösterir. Hayat Ağacı, Mezopotamya, Avrupa, Uzak Doğu medeniyetleri ve başka pek çok kadim medeniyet tarafından gençlik ve ölümsüzlük veren bir kavram olarak bilinir. Bugün de yaygın dinler olan İslamiyet, Hristyanlık ve Yahudiliğin kutsal kitaplarında yer alır.
Dünya kültürlerinden çeşitli örneklere baktığımızda ağaçla ilgili sayısız mit ve efsane vardır. Bunların çoğu da paralellik gösterir. Hayat Ağacı “yaratılışın kaynağıdır”;“bu dünya ve öte dünya arasındaki bağlantıyı kuran temel direktir”; “insanın kaderini belirleyen bir sınavdır”; “tanrının yeryüzündeki sembolüdür”; “çocuğu olmayan kadınlara çocuğu olmasını, hayvanların üremesini sağlar”; “bereket, şifa, hayat, ölümsüzlük, gençlik, güzellik, mutluluk kaynağıdır”; “yağmuru, rüzgârı, güneşi etkiler”.
Hayat Ağacı’nın cinsi toplumdan topluma değişir. Hayat Ağacı’nın maddi varlığından çok taşıdığı anlam ve temsil ettiği güç önemlidir. Çeşitli kültürlerde Hayat Ağacı’na “evren ağacı”, “kozmik ağaç”, “sonsuzluk ağacı” gibi adlar da verilmiştir. İsimleri ne olursa olsun bu ağaçlar da Hayat Ağacı’nın özelliklerini taşır. Edebiyat, resim, heykel ve başka pek çok sanat dalının da sıkça kullandığı bir semboldür.
Eski insanlar kutsal saydıkları nesnelerin güce ve mükemmel bir gerçekliğe sahip olduğuna inanırlardı. Bu inanç bu gün de pek değişmeden devam etmektedir. Kutsal nesneyi tariflemek pek de kolay olmamakla birlikte kutsalın tezahür ettiği nesnenin artık bir nesne olarak değil de; temsil ettiği değerler açısından saygı görüp, tapınıldığını söyleyebiliriz. Bu durumda ağaç hem ağaç kimliğini korurken, hem de içindeki kutsal gücü de taşıyabilir.
Eski insanların evren tasarımında üç temel düzey önemliydi: yeraltı, yeryüzü ve gökyüzü. Bu üç kozmik düzey arasındaki iletişimi “axis mundi” adını taşıyan evrensel bir sütun sağlar. Kaidesi yeraltında cehennemde olan bu sütun evrenin merkezinde (göbek çukurunda) bulunur ve gökyüzünü de taşır. İşte bu kozmik direk Hayat Ağacı’dır. İnsanın yaratılışı da bu merkezde gerçekleşmiştir. Birçok dinde Tanrı’nın yeryüzündeki tezahürü ağaç şeklindedir. İnsanlar ağaçlara yakın olmaya çalışır. Onlardan dilekler dilerler. Tanrı ile iletişim ağaç yoluyla kurulur.
Hayat Ağacı, birçok mucizeyi gerçekleştirir. Birçok dini malzeme bu üç alemi birbirine bağlayan ağacın odunundan yapılmıştır. Örneğin, şamanların davulları Hayat Ağacı’nın odunundan yapılmış ve elbiselerinin üzerleri onun motifleriyle süslenmiştir. Şaman Hayat Ağacı’na tırmanır, dokuzuncu katta Bay-ülgen’in yanına varır. Şaman’ın Hayat Ağacı’na tırmanması göğe çıkışı simgeler.
Hayat Ağacı belki de ilk insan kadar eskidir. Kimbilir belki daha da eski. Hayat Ağacı’na ilişkin ilk izlere somut olarak M.Ö. 3000 ve sonrasında Aşağı Mezopotamya’da Sümerler’de rastlanır. İki hayvan arasındaki bitki yaşam ve ölüm döngüsünü simgeler. Sonrasında Hitit ve Asur mühürlerinde, Mısır resimlerinde ve çok çeşitli kültürlerden günümüze kalmış belgelerde karşımıza çıkar. Kâbe’de, Golgota’da, Akdağ’da, Kaf Dağ’ındadır. Bir dağın veya bir tepenin üzerindeki bir merkezdedir ya da cennettedir. Sabit bir yeri yoktur. Ulaşılması zor bir yerde canavarlar tarafından korunmaktadır. Bazen kökü yer altında, bazen de dalları aşağıda ve ters duran bir şekilde tasavvur edilir. Ama hep ebedi canlı ve hayat kaynağıdır. Hayat Ağacı üç kozmik alem arasındaki bağın sembolüdür. Sürekli olarak yeraltı dünyasıyla ve gökyüzüyle temastadır.
İskandinavya’da Yggdrasil; Hintlilerde dünyanın ortasında bulunan direk; Altaylar’da Bay Ülgen’in evine kadar yükselen dev köknar; Ostyak şamanlarının kozmik ağacı; Yakutlar’ın yüzlerce yıldır yaşamış olduğuna inandıkları hayat ağaçları... Meşe ağacı Zeus’un, defne ağacı Apollon’un, zeytin ağacı Athena’nın, selvi ağacı Artemis’in, mersin ağacı da Afrodit’in ağaçları olarak simgelenir. Ayrıca ağaçların dallarında tanrıların habercisi olan kuşlar dolaşır. Orman perileri nympheler (driyadlar) yaşarlar.
Türk kültüründe hayat ağacının meyvesiz olması da Allah’ın doğurulmamış ve doğmamış olması ve benzerinin olmaması anlamına gelir.
Eski Çin inanışlarında her kadının içinde bir ağaç bulunduğuna inanılırdı. Çocuklar bu ağaçtan doğarlar. Aslında buradaki Hayat Ağacı plasentadır. Avrupa’da da bazı bölgelerde bebekleri ağaçların verdiğine inanılır. Bu yüzden Avrupa’nın birçok yerinde bebek ağaçları vardır.
Yakutlar’da ilk insan Er-Sogotoh Hayat Ağacı’ndan beslenmiş, şamanlar ağaçlardan doğmuş, Oğuz Kaan eşini ağaç kovuğunda bulmuştur. Uygurlar’ın ataları ise ağaçtan çıkan beş çocuktur.
Ağaçlar doğumda kadınlara yardım ederler. Birçok kültürde kadınlar kolay doğurmak için ağaçlara sarılarak doğum yaparlar.
Evrenin varlığının garantisi olan Hayat Ağacı her zaman canlı kalmalıdır. O hastalıkları iyileştirir, sağlık, gençlik ve ölümsüzlük kaynağıdır.
Birçok efsanede Hayat Ağacı’nın dibini kemiren onu devirmeye çalışan ya da onu koruyan bir yılan ya da ejderha vardır. Ölümsüzlük arayarak bu ağaca yaklaşmaya çalışanların bu ejderhayı yenmesi gerekir.
Oğuz Kaan’ın ya da Osman Gazi’nin göbeğinden çıkan ağaç tasviri onların iktidarını simgeler.
Hayat Ağacı Şeytan’ı ve kötü ruhları kovar. Bir Japon yaratılış mitinde şeftali ağacı kötülükleri kovar. Birçok dinde ardıç, günnük ve öd ağacından yapılan tütsünün kötülükleri kovduğuna inanılır. Kızılderililer şeytan kovma ayinlerinde söğüt ağaçlarını kullanırlar.
Hayat Ağacı insanların kaderini de belirler. Osmanlı Türkleri’ne göre ağaçtan her yaprak düştüğünde bir insan ölür. Yaprak düşerken başka bir yaprağa değerse o yaprağın kaderinin bağlı olduğu sağlıklı insanın kulağı çınlar.
Yaygın bir diğer uygulama da her doğan çocuk için bir ağaç dikmektir. Eski dünya insanları her şeyin canlı olduğuna inanırlardı. Ağaçlar da belli bir ruha ve zekâya sahipti. Hatta canlı bir ağacı kesmenin onlara acı vereceğine inanılır ve bazı ağaçların kesilirken ağladıkları ifade edilir. Bazı kültürlerde ağaç kesilmeden önce ona kurbanlar sunulur ve ondan özür dilenir. Ağaçların cinsiyetleri olduğuna ve evlenebileceklerine inanılan yöreler de vardır. Özellikle meyve ağaçlarını bu izdivaçla daha verimli kılmaya çalışmışlardır. Ölülerin ağaçların altına gömülmesi ile de ağacın kutsallığından faydalanılmak istenir.
Hayat Ağacı’nın çevresinde ya da içinde genellikle bir su kaynağı bulunur. Bu “hayat suyu” içenlere şifa, gençlik ve ölümsüzlük verir. Hayat Ağacı’nın dallarında ve kökünde çeşitli hayvanlar yaşar. Çoğunlukla tepesinde bir kartal kökünde ise bir ejderha vardır. Türk kültüründe ağacın tepesinde daima iki başlı kartal ya da iki kartal tasvir edilir. Almanlar, Keltler, Druidler, Putperest Slavlar, Eski Yunanlar ve Müslüman Nogay’ların (Evliya Çelebi) ağaca taptıklarından bahsedilir.
Mircea Eliade ağaca tapınmayla ilgili olarak; “Bir ağaç hiçbir zaman yalnızca kendisi için kutsallık kazanmaz, her zaman onun aracılığıyla ‘ortaya konulan’ anlamlandırdığı ve simgelediği şey adına bir tapınmaya sahip olur.” der.
Kadim dinlerden Sümer mitolojisi, Hayat Ağacı motifinin en erken ortaya çıkığı medeniyetlerden biridir. Sümer yaratılış efsanesinin temelinde “kutsal ağaç” motifi vardır. Efsanede Gılgamış bir bahçede mucize ağacı bulur. Asur kabartmalarında, duvar bezemelerinde ve kral mühürlerinde Hayat Ağacı’nın çok zengin bir kullanımına rastlanır. Urartular’da askeri donanımını oluşturan (kral miğferi gibi) malzemelerin üzerinde Hayat Ağacı motifi bulunmuştur.
Mısır ikonografisinde de Hayat Ağacı sık rastlanan bir temadır. Bir kabartmada Mısır’ın büyük tanrısı Hathor, bir gök ağacına muhtemelen Hayat Ağacı’na çıkmış olarak ve bir ölünün ruhuna yiyecek ve içecek sunarken yani ölüye yaşam verirken betimlenir.
Uzak Doğu ve Hint Dinlerinde kozmos, devasa bir ağaç olarak tasvir edilmiştir. Kozmik ağaç Katha–Upanişad’da şu şekilde betimlenir: “Bu ağaç, kökleri yukarıya uzanan ve dalları aşağıya veren, ezeli Asvattha’dır, o saf olandır, o Brahman’dır”. Hinduizm’de ağaç, dünyanın ekseni olarak da düşünülmüştür. Buda, aydınlanmaya ulaşabilmek için kutsal bir incir ağacının altına oturmuş ve bu ağacın altında bir süre kalmıştır. Kırk dokuzuncu gün ağacın altında Nirvana’ya ulaşarak ‘Buda’ olmuştur. Mircea Eliade, Buda’nın altında oturduğu incir ağacının Hindular’ın Hayat Ağacı, asvatha olduğundan bahseder.
Japon dininde Hayat Ağacı karşımıza şeftali ağacı olarak çıkmaktadır. Çin’de ise dut ağacı. Çin’deki Hayat Ağacı daha çok bereketi sembolize eder. Şamanist mitolojiye göre Tanrı Ülgen ve Umayla gökten inen kayın ağacı Türk kültüründe makbul sayılan bir ağaç olmuştur.
Hayat Ağacı Yahudi, Hıristiyan ve İslam dinlerinde de kutsal kabul edilir. Tevrat’ta pek çok yerde bahsedilen akasya ağacı Museviler için kutsaldır. Masonluk’ta da akasya ağacı kutsal bir ağaç olmuştur. Meşe ağacı da Musevilere göre kutsaldır. Allah’ın meleği Yoaş, Ofra şehrinde meşe ağacının altında oturur. Hz. Musa elindeki asasıyla mucizeler gösterir. Ağaçlar yağmur yağdırma gücüne sahiptir. Sukkot bayramında söğüt dallarını belli bir ritimle sallayarak havayı harekete geçirirler. Böylece rüzgârın eseceğine ve yağmurun yağacağına inanmışlardır. Yahudilerin yeni yıl kutlamalarından biri olan Tu-Bişvat da Hayat Ağacı ile ilgilidir. “Hayat Ağacı” ile “iyiliği ve kötülüğü bilme ağacı”, Hz. Âdem için bir sınav aracıdır. Mircea Eliade’ye göre Hayat Ağacı saklıdır ve Hz. Âdem iyilik ve kötülük bilgisine yani bilgeliğe sahip olduğu anda ulaşabileceği bir ağaçtır. Yahudiliğin en önemli sembollerinden biri olan Yedi Kollu Şamdan’ın bir diğer sembolik anlamı da cennetteki ‘Hayat Ağacı’dır.
Hristiyanlarca havarilerin kullandıkları asa, kutsal bilinir. Hayat Ağacı’nı sembolize eder ve insanları hidayete erdirmede kullanılan bir semboldür. Hristiyan geleneğinde Hayat Ağacı, bazen noel ağacı, bazen mayıs ağacı, bazen haç, bazen de cennette Hz. Âdem ve Havva’ya yasaklanan ağaçtır. İsa’nın çarmıha gerildiği ağaç köklerinde cenneti barındırır. Hayat Ağacı’ndan yiyenler Hz.İsa gibi ölümsüz olurlar. Hristiyanlık öncesi devirlerde de yaygın bir şekilde kullanılan sembollerden biri olan haç da Hayat Ağacı ile özdeşleşir ve haçın yapıldığı odun da kutsaldır. Haç yerden göğe uzanan bir ağaç olarak düşünülür. Hristiyanlıkta kutsal kabul edilen ağaçlardan biri de Noel Ağacı’dır. Bu gün Noel Ağacı olarak kabul edilen çam ağacı, daima yeşil kaldığı için Hz. İsa’nın canlılığını temsil etmektedir. Noel’de Tanrı, ev halkına bolluk, bereket ve sağlık verir.
25 Aralık kutlamaları eski pagan kültürlerine dayanır. İnsanlar, 25 Aralık’ta günlerin tekrar uzamasıyla güneşin karanlığı mağlup etmeye başladığını düşünmüşlerdir. 25 Aralık Güneş Tanrısı Mitra’nın doğum günüdür.
Almanlar, İskandinavlar, Fransızlar ve Avrupa’nın pek çok yöresinde insanlar Noel gecesinde merasimle yakılan kütüğün küllerini tarlarara, evlere, yatak altlarına serperler. Bu küllerin bolluk bereket getireceğine, evlerini felaketlerden koruyacağına inanırlar.
Eski Avrupa geleneklerinde ilkbaharın gelişi bir ağacın süslenip bir tören alayıyla gezdirilmesiyle kutlanırdı. Avrupa’da bugün de hâlâ bu kutlamalar yapılmaktadır. Bu ağaca “mayıs ağacı” ya da “mayıs direği” denilir. İlkbaharın gelişinin kutlandığı 1 Mayıs günü veya Vaftizci Yahya yortusunda halen bir ağaç ya da bir direk süslenerek etrafında danslar edilir.
İslamiyette de ağaç önemli bir motiftir. Hurma, nar, üzüm, incir, zeytin gibi bazı ağaçlar Kuran’da ismen anılmakta, incir ve zeytin ağacı üzerine yemin edilmektedir. Kuran’da ağacın ilahi lütuf ve kudret eseri olarak yaratıldığı belirtilerek birçok canlının ağaç olmaksızın yaşayamayacağı gerçeğine dikkat çekilmiştir. İslam dininde Hayat Ağacı bazen Tuba ağacı, bazen Sidre ağacı, bazen de cennetteki yasak ağaç şeklindedir. İslamiyet’te de Hz. Âdem ve Havva için yasak ağaç bir sınavdır. Bu ağaç, “ilim” yani “hayrı ve şerri bilme ağacı”dır.
Hayat Ağacı’nın dibinde yaşayan yılan, ejder ya da canavar gibi yaratıklar günümüz dinlerinde Hz. Âdem ve Havva’yı kandıran Şeytan olarak tasvir edilir.
Cennetteki Tuba Ağacı “güzellik, iyilik, huzur ve rahatlık, göz aydınlığı ve en güzel, en hayırlı” manalarına gelir. Habeş ve Hint dillerinde cennetin adı “Tuba” olduğu söylemiştir. Alevi-Bektaşi kültüründe de en fazla saygı gören ağaç Tuba ağacıdır.
Mevlana “Dünya bir ağaçtır, biz onun meyveleriyiz.” der. Mesnevi’sinde Hayat Ağacı olarak can ağacından bahsetmiştir. Burada can ağacı (Dırakht-ı Can) ölümsüzlük bahşeden velilerin sembolüdür.
Dallanma, üreme ve çoğalma ilişkisinden ötürü Yasak Ağaç cinsel ilişkiye benzetilir. Böylece ağaç (şecere) sembolü olarak da kullanılır. “Soy Ağacı” neslin devamını ve ölümsüzlüğü anlatır. Ölümsüzlüğü arayan insanoğlu neslini devam ettirerek bu arzusuna ulaşır.
Anadolu’da halen ağaçlarla ilgili çok çeşitli uygulamalar sürdürülmektedir. Bazı ağaçlar ve bulundukları mekânlar adak yerleri olmuşlardır. İnsanlar bu ağaçlara elbiselerinden yırttıkları paçavraları bağlayarak dilek dilerler. Bu ağaçları birerşifa verici olarak düşünürler.
Bir çocuk doğduğunda onun adına bir ağaç dikilmesi, ağaçlarla kutlanan bayramlar, mezarlıklara ağaç dikilmesi, Hayat Ağacı’na bez bağlaması, zeytin dalının barışı getirmesi, defnenin zafere işaret etmesi; bunların bugün de bayraklarda, flamalarda, paralarda yaşaması ağaçla ilgili inanışların halen çeşitli biçimlerde varlığını sürdürdüğünü göstermektedir.
Hayat Ağacı inancı çok eski ve köklü bir inançtır. Tanrı onu dünya ile beraber yaratmıştır. İnsanoğlu çok önemsediği kutsal ağacı hayatının her alanında görmek ve onunla beraber olmak için birçok sanat eserinde, yapılarda, giysilerde, süs eşyalarında bu motifi işlemiştir.
Faydalınılan Eserler
Eliade, M. (2009), Dinler Tarihine Giriş, Kabalcı Yayınevi, İstanbul.
Malinowski, B. (2000), Büyü Bilim ve Din, Kabalcı Yayınevi, İstanbul.
Öztekin, S. Dinlerde Hayat Ağacı , A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2008.
Sipahi, A. Türk Halk İnançlarında Büyü ve Büyü İle İlgili Uygulamalar, A.Ü Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2006.
Bilginalp Z. Ş. Primitif Dönemden Günümüze Sanatın Oluşum Sürecinde Anlatım Öğesi Olarak Büyü, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Seramik – Cam Anasanat Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2006.