Subscribe:

Ads 468x60px

29 Ağustos 2015 Cumartesi

NE ÇIKAR ATEŞ BÖCEĞİ SANSALAR BİZİ...






Düşünüyorum da,
Sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek.
Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
‪Naif‬ yönlerimizin keşfedilmesi,
Cesaretsizliğimizin anlaşılması,
Korkularımızın paylaşılması,
Sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.
Kabuklarımızın altında kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız.
Ve ne kadar ‪güçlü‬ korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.
Hissedilmeden, el değmeden, ‪sevgimizi‬ göstermeden.
Deniz minareleri, midyeler,
Kirpiler ve kaplumbağalar gibi.
Sahi koruyor mu bizi çatlamamış sert kabuk?
Kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi?
Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize?
Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi?
Duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu?
Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak,
Ne çıkar ateşböceği sansalar beni?
Belki en hoyrat yürek bile ateşböceğinin
O uçucu, ‪masum‬, sevimli çocuksuluğuna el kaldırmaya kıyamaz.
Güçlü kapıların arkasına kilitlemesem kendimi,
Korkaklığımı, sevgi isteğimi
En insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem,
Bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup
Bir kuş gibi uçacağım özgürce.
Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım karşımdakine.
O da çözülecek belki.
Samimi ve güvenliksiz, silahız biriyle göz göze gelince.
Oysa bir görebilsek bunu.
Kalmadı böyle insanlar demesek.
Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.
Kırılmaktan korkmasak. Yaralansak...
Ne olur bir darbe daha alsak.
Yeniden açsak kendimizi, atabilsek kabuğu.
Denesek.
Risk alsak.
Yanılsak.
Fark etmez.
Tekrar, tekrar bıkmadan denesek.
Ve kucaklaşsak yeniden.
Tıpkı eskisi gibi.
Ne olduğunu anlayamadığımız o 15 yıldan öncesi gibi.
O zaman fark edeceğiz.
Ne kadar özlediğimizi birbirimizi.
Neler biriktirdiğimizi,
kaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi.
Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.
Vakit az, paylaşmak, sarılmak için.
Yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır.
Yüreği daha fazla küstürmemek lazım.
Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan.
Ve koşullar bir türlü düzelmeyen.
Sevgiye çok ihtiyacımız var.
Ufukta kara bir kış görünüyor.
Ancak birbirimize sokularak atlatırız o günleri.
Kırın o sert, o ağır kabuklarınızı.
Kurtulun bu yükten.
Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.
Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri.
Hem hepimiz bir yıldızız.
Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi.
_Rabindranath Tagore_

Ayna ve Dürüstlük





Newcastle Üniversitesi profesörlerinden Melissa Bateson, öğretim üyeleri arasındaki iletişimi artırmak için bir dinlenme odası yaptırıyor. Odaya kahve ve çay gibi içecekler koyuyor. Her içeceğin cüzi bir fiyatı var. Öğretim üyelerinden istenen kendi içeceklerini almaları ve parayı da oraya konulan kutuya bırakmaları. Prof. Melissa fiyat listesinin yanına çiçek ve manzara fotoğrafları koyuyor. Belirli haftalarda da iki göz fotoğrafı koyuyor. İki göz fotoğrafı koyduğu haftalarda, ilginç bir şey keşfediyor. O haftalarda para kutusunda tam üç kat daha fazla para birikmiş. İnsanların dürüst olma kaygıları olabilir, ama o anda yakalanmama riski yoksa, dürüst davranmayabilir. Buradaki iki göz, izleniyor olma hissi yaratıyor ve bir bilinç kazandırıyor. Kişiler daha dürüst davranıyor. AYNANIN GÜCÜ Tabii izleyen göz insanın kendi gözüyse, sonuç daha da çarpıcı oluyor. Bir araştırmada çocuklar birer birer odalara alınıyor ve onlara lokum kutuları veriliyor. Araştırmacı dışarıya çıkıyor ve çıkarken çocuklara “Ben gelinceye kadar lokum yemeyin,” diyor. Tabii ki bazı çocuklar lokum yiyor ve sorulunca “Yemedim!” diyor. Buraya kadar sorun yok. Araştırmacılar aynı deneyi bir kez daha yapıyor ama küçük bir değişiklikle. Odaya bir ayna koyuyor. Yine çok ilginç bir şey ortaya çıkıyor. Ayna konulduğu zaman çocukların çok daha az yalan söylediği gözlemleniyor. Çocukların bile aynada kendilerini görmeleri, dürüst davranmalarına sebebiyet veriyor. YETİŞKİNLER DE DÜRÜST DAVRANIR Başka bir deneyde yetişkinler bir test yapıyor ve yanıtları cevap anahtarına işaretliyor. Daha sonra doğru cevaplar söyleniyor. Denekler doğru cevapları öğrendikten sonra, onlara cevap anahtarlarını yırtıp atmaları söyleniyor. Yani ne kadar doğru yaptıklarını sadece kendileri biliyor. Sonra o kişinin beyanına göre doğru yaptığı her soru için belirli bir para ödeniyor. Yine bu odaya ayna konuyor. Odaya ayna konulduğu zaman insanların doğru yanıtladığını iddia ettikleri sayı düşüyor. Demek ki daha dürüst davranıyorlar. İnsanlar aynaya baktığı zaman kendilerinin farkında oluyor, kendileri ile yüzleşiyor. Hiç kimse kendi yüzüne bakıp, “Evet ben şerefsizim” diyemez. Ayna insanları kendi vicdanları ile tek başına bırakıyor. GERÇEK HAYATTA UYGULAMA Bir sohbette bu araştırmalardan bahsederken, otel sahibi bir arkadaşım şöyle dedi. “ Çok doğru! Ben de şöyle bir şey fark ettim. Resepsiyonlara ayna koyduğumuz zaman resepsiyonistler misafirler ile yakından ilgileniyor. Özellikle telefonda konuşurken daha kibar konuşuyorlar. Konuşurken aynada kendilerini görüyorlar kendilerine bir şekil düzen veriyorlar. Daha kibar konuşma çabasına giriyorlar. Ayna onlara ne için orada olduklarını hatırlatıyor.” Türkiye istatistiklere göre en fazla rüşvetin verildiği ülkeler sıralamasında sonda 65. sırada. Okullarda kopya çekme de üst sıralarda.

Geride kalanları unutmak ve önümüzde bizi bekleyenlere ulaşmak için hedefinize doğru ilerleyin

Geride kalanları unutmak ve önümüzde bizi bekleyenlere ulaşmak için hedefinize doğru ilerleyin




Kartal, kuş türleri içinde en uzun yaşayanıdır. 70 yıla kadar yaşayan kartallar vardır. Ancak bu yaşa ulaşmak için, 40 yaşlarındayken çok ciddi ve zor bir kararı vermek zorundadır. Kartalın yaşı 40′a dayandığında pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir. Gagası uzunlaşır ve göğsüne doğru kıvrılır. Kanatları yaşlanır ve ağırlaşır. Tüyleri kartlaşır ve kalınlaşır.

Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır. Dolayısıyla kartalın burada iki seçimden birisini yapması gerekir. Ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir.

Bu yeniden doğuş süreci 150 gün kadar sürecektir. Bu yönde karar verirse kartal bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda, artık uçmasına gerek olmayan bir yerde yuvasında kalır.

Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar. En sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer. Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler. Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker çıkarır. Yeni pençeleri çıkınca kartal bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar. 5 ay sonra kartal, kendisine 20 yıl veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan meşhur yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir.

Kendi yaşamımızda sık sık bir yeniden doğuş süreci yaşamak zorunda kalırız. Zafer uçuşunu sürdürmek için, bize acı veren eski alışkanlıklarımızdan, geleneklerimizden ve anılarımızdan kurtulmak zorundayız. Ancak geçmişin gereksiz safhasından kurtulduğumuzda, deneyimlerimizin yeniden doğuşumuzun getireceği olağanüstü sonuçlardan tam olarak yararlanabiliriz.

24 Ağustos 2015 Pazartesi

Unuttuğum, yok saydığım, reddettiğim hangi parçamsın ? ( Aile Dizimi )







Sorun her ne olursa olsun , bir yerlerde size varlığını göstermeye çalışan bir parçanızdır o . Oradadır ve size beni gör demek için sesleniyordur. Aile dizimi temelde '' olduğu gibi kabul ''e dayanmaktadır. Olanı olduğu ,geleni geldiği gibi, gideni gittiği gibi, bitemi bittiği gibi ...çünkü esas özgürleşme sadece bu kabul  ile almak tadır. ''Kabul etmek'' tamamdır çoğunlukla . Almaktadır bütün sıkıntı . ''Almak'' değiştirmeye çalışmayı bırakmaktır.Ona Her nasılsan öyle iyisin demektir.

Bert Helinger bu konuda diyor ki;
''Ebeveynini küçük görme iznini kendine veren, küçük gördüğünü kendi yaşamında sergileyecektir. Tam da küçük görme ile ana babası gibi olacaktır.Ebeveynini sayan ve onu bütünüyle alan, ana babanın bütün iyi yönünü alır. Varlığına akar ebeveyninin iyi yanı. Burada ilginiç olan, ebeveyninin zor yaşamı ve zaaflarının onu bir bütün olarak yaşamına alan kişinin dışında kalmasıdır.

İnsan ebeveynini ne kadar reddederse ona o kadar benzer
Almak ve kabul etmek ayrı şeylerdir. Kabul etmede tenezzül vardır. Almak, olduğu gibi almaktır. Bu anlamda almak, tevazudur. Ana babanın nasılsa öyle olmasına rıza gösterir. Derin bir barışçıllık, huzur vardır.''

Bu  şifa çalışmasının özü buraya davranmaktadır . Kuşaklar boyunca süre gelen bir çok sorun bir şekilde unutulup yok sayyılıp reddedilip üzeri kapatılmaya çalıştığı için ,bir başka nesilde baş gösterir bazen olduğu gibi bazen ise enerji kalıbı benzeyen bambaşka bir şekilde ...Ölüleri şifalandırmak,

ataları şifalandırmak

yaşayanların sorumluluğudur.

Dolayısıyla biz, atalarımızın dökemediği gözyaşlarını dökebiliriz.

Veya onların deme fırsatı, söyleme fırsatı bulamadığı şeyleri söyleyebiliriz.Aile Dizimi,

aile köklerine yapılan yolculukta

iyileştirici,

dönüştürücü,

farkındalığı arttırıcı

ve şifalandırıcı ruhsal bir çalışmadır.


Sadece aile köklerinde değil;
Günlük hayatımızda sıkışıp kaldığımız yada ilişkide olduğunuz olay ve kişilerinde; gerçek bakış açıları ve gerçeğini size sunar.

ve aile dizimi sadece bunlarla da sınırlı değildir
kurumların ilerlemesi, işlerinde ki işleyişi, kazancı artırmak amaçlı da kullanılmaktadır.
Gen yolu ile kişiler birbirlerinden hastalıkda dahil olmak üzere bir çok şey alıyoruz
§Kader bunlardan sadece bir tanesi
§Hele göçmüş atanın adını yeni doğana vermek ona onun kaderini yaşa demekten başka bir şey değil
§Şöyle ki aklınıza gelebilecek bütün sorunlarımızın, hastalıklarımızın, iş kurup batırma, terk edilme, boşanma, hak yeme gibi nesiller boyunca tekrar eden negatif döngülerin kökenlerinin tanıdığımız veya tanımadığımız atalarımızın
§Özetle aslında bize ait olmayan bir sürü yükün

ruhsal helalleşme ile şifaya kavuşacağı bilgisine

vakıf olmakla başlıyor.

Eskiyi onurlandırmadıkça yeni gelen farklı değildir.



Kınadıklarınıza bir bakın onun sınavının aynısını yaşarsınız.



Özgürleşme çalışmaları için en verimli olan Aile dizimidir.



Çünkü olduğu gibi kabulu içerir.Sanrılardan kurtulum esas resmi görmemizi sağlar.



Bu yaklaşıma göre, bir nesilde çözülmemiş olan bir şey bir sonraki nesilde tekrar ortaya çıkar

Çünkü yeni gelen nesil ataya saygı sevgisinden dolayı aslında eski bir kalıbı tekrar ortaya koyuyor, ortaya çıkarıyor.

Dolayısıyla bir nesilde çözümlenmemiş olan bir yaşanmışlıklar / hissedişler, bir diğer nesilde tekrar ortaya çıkarak aslında kendini ifade etmiş adeta

‘ben buradayım’ demiş oluyor.

Diğer neslin çocukları atalarının bitiremediği döngüsel enerji kalıplarını üstlenerek, düşmana karşı korkusuzca koşan cesur savaşçılar gibi bu döngüyü şifalandırmak için kendilerini ortaya koyuyorlar.



Bunca zamandır kapalı olan çekmeceleri açarak, size ait olmayan yüklerden özgürleşmek,


Süregelen kısırdöngüleri kırmak,


Yaşamınızı olumsuz etkileyen, sizi mutsuz kılan her şeyden arınmak,


Zihinsel, bedensel ve ruhsal hafiflemek içinBunca zamandır kapalı olan çekmeceleri açarak, size ait olmayan yüklerden özgürleşmek,


 Sorunlarınıza Unuttuğum, yok saydığım, reddettiğim hangi parçamsın ? diye sorun ve en yakın zamanda bir Aile Dizim sergisine dahil olun


Sevgi Dua Şifa İle
Güneş Mine Güleş

SEVGI KILIÇ GIBIDIR YAVAŞÇA YARALAR…



Bir kez daha gördük; asıl yara açanın sevgisizlik olduğunu. Yaşanmış hiçbir şeyden kaçılamayacağını görmezden gelinmeyeceğini, her şeyin bir enerjisi olduğunu, birini kalbimizden atsak da ruhumuzdan atamayacağımızı, aile kederlerinin kuşaklarca taşınabildiğini, acı çekmenin çözümlemekten, kaçmanın yüzleşmekten daha kolayımıza geldiğini, taşlaşanın kalbimiz olduğunu. Çok şeyle yüzleştik, çok ağladık, ama iyi oldu. Yıkandı içimiz; sevgiye temiz bir yer açıldı, yargıları sildik biraz, kibrimizden sıyrıldık.


Anladık;
geçmişle geleceği tasarlayıp,
yargılamakla geçen hayatımızla karşılaştık.
An’ı yaşayamayan kendimizle buluştuk.
Zamansız olan an’dı, tıpkı mutluluk gibi.

Yukarıdaki cümleler psikoterapide çığır açan ‘Aile Dizimi’nin kurucusu, Bert Hellinger’in Hellinger-Türkiye kurucusu Dr. Mehmet Zararsızoğlu’yla birlikte verdiği seminerin bana hissettirdikleri…Hellinger terapisine göre; yaşanan her şeyin bir etkisi var ve bu kuşaklarca taşınabiliyor. Aile kederleri, kayıpları, ölümleri, dışlanmışlıkları, yaptığı kötülükler ve uğradıkları zulümler başka nesillerde bir sorun olarak çıkabiliyor. 83 yaşındaki Bert Hellinger son derece karizmatik biri. Söylemeden bilenlerden. Etnik sorunlarla ilgili de çalışıyor, bu nedenle seminerde ‘Türkiye-Yunanistan’ meselelerinin geçmiş kaynaklı çözümü için gelen Yunanlılar da çoğunluktaydı.
Neredeyse insanlık tarihinin özeti bir soruyla başladı Hellinger:
“Savaşta Tanrı kimin yanındadır?”
“Savaşta iki taraf da ‘Tanrı benim yanımda der. Bu, Tanrı öbür tarafın karşısındadır, demektir. Tanrı birilerini öldürmenin yanında olabilir mi? Tanrı en büyük güçtür, herkese eşit şekilde yüzünü dönmüş sevgiyi hissetmek en büyük mutluluktur”.

17 yıllık evli bir çift çıktı sahneye. Hellinger sadece şunu sordu onlara “Hanginiz daha önce ciddi bir ilişki yaşadı?”. Kadın “Nişanlıydım” dedi. Eşi kendisiyle tanışınca karısının nişanlısını terk ettiğini söyledi.
Hellinger nişanlıyı böyle dışlamanın, çiftin kurduğu ailede bir gölge yarattığını düşünüyordu ve bu gölgeyi ortadan kaldıran bir dizim yaptı.
“Birini dışladığınızda onun ruhunda ne olur, ya bizim ruhumuzda ne olur?” diye sordu Hellinger. “Birini dışladığınızda ona ‘sen öl’ deriz, reddetmek budur. Reddeden insan sanki yaşam ve ölümün efendisi gibi davranır, oysa kendisi de ölümlüdür”.
Bize pervasızca davranırken, kendimize ve başkasına ne yaptığımızı gösterip, kim olduğumuzu bilmeyi hatırlattı kısacası.
Bir diğer dizimde, lanetten ve teşhisten söz etti. “Lanet başkası için kötülük diliyorum demektir. Bunun da bir etkisi her zaman vardır dedi”.
Teşhisle ilgili olarak ise tüyler ürpertici bir deneyi aktardı: Yıllar önce Rusya’da teşhisin etkisini ölçmek için yapılan deneyde, sağlıklı bir grup çocuğa ‘lösemi’ oldukları söylenmiş. 1 yıl içinde çocuklardan 68’i hayatını kaybetmiş. Bu örneği elbette, birini yargılar, biri üzerinde teşhis koyarken ne kadar dikkatli olmak gerektiğini anlatmak için verdi.
Seminerin sonuda ise sahneye şahane ve dokunaklı sesiyle Yorgos Vouzoul çıktı ve sözleri Nikos Kypourgos’a ait, hepimizin ruhunu yıkayan şu şarkıyı söyledi:
‘Sevgi kılıç gibidir
yavaşça yaralar,
deler.
İnsan;
aklını, fethedilmemiş bir kule gibi,
ne kadar kilitlese de,
gömleği boğazına kadar iliklese de,
aşk düğmelerin arasından geçer”.
Yazı: Aycan Aşkım Saroğlu

Bert Hellinger: Mutluluk üzerine








Bert Hellinger: Mutluluk üzerine




Hiçbir bir şeye katlanmak , mutluluğa katlanmak kadar zor değildir




mutsuzluğa Çoğu katlanabilir

ama mutluluk ???

nedenini açıklayabilirim:

çoğu mutsuz oldugunda, kendini ailesine bagli hisseder

sucsuz hissederler ve vicdanlari rahat olur

''mutsuzluk içersinde rahat bir vicdan''

bu onlar icin büyük bir tesellidir

ailelesindekilerin acı çekmesine karşın, mutlu olursa suçluluk hisseder

ve tekrar mutsuz olabilmek icin elinden gelen herşeyi yapar

''ve mutsuz mutludur ''

mutluluğu tutabilmek için ne yapmalıyız ?

önce Şükretmek (teşekkür etmek)

mutluluğu tutmaya cesaret etmek icin birsey daha yapmamiz gerekiyor :

baskalariyla paylaşmamiz ( dahil etmemiz gerekiyor)

mutluluğumuzdan biraz veririz

böylece mutluluk büyür ve kalıcıdır

Ağustos 2015 İstanbul Aile Dizimi - Yaşam Enerjisi Güçlendirme Atolye Çalışması - Hayat Ağacı Terapisi


Ağustos 2015 İstanbul Aile Dizimi - Yaşam Enerjisi Güçlendirme Atolye Çalışması - Hayat Ağacı Terapisi




Yaşam Enerjisi Güçlendirme

Enerji bizim tüm hayatımızı yönlendiren görünmeyen tarafımızdır. İnsan, fiziksel ve enerji bedenden oluşur. Fiziksel bedenin kontrolü ise enerji bedenindedir.

Fizik bedenimizin kirlendiğini hissettiğimizde ellerimizi yıkıyoruz, banyo yapıyoruz veya farklı bakım işlemleri yapıyoruz. Zarar görmesini istemiyoruz. Enerji bedenimiz de kirlenir ve kirlendiğinde de bakıma, temizliğe ihtiyacı vardır.


YAŞAM ENERJİSİ ATÖLYE ÇALIŞMASINDAN sonra neler oluyor?

* Ruhsal olarak daha iyi korunmayı öğrenerek,
* Yaşarken adlandıramadığımız olayları tanılayarak:
* Bildiğiniz bilmediğiniz suçluluk duygularını temizlemeyi ( Ki hayatta birçok şeye sahip olamamanın altından Suçluluk = Hak etmiyorum çıkar)
* Başarı ile barışmayı (inanç kodlarını değiştirerek)
* Spiritüel en büyük değer olan kendini sevmeyi
* Yaratıcı üretici enerjiyi daha iyi kullanmayı
* Sevgi ile yeniye yer açmayı
* Affetmenin ve Özgürleşmenin gücünü ve beraberinde güzelliğini
* İçinizdeki kadın / erkek resmi yüzeye çıkarmayı
* Cinselliğinizi kabullenip kucaklamayı
* Kadınların aylık döngü enerjilerini verimli kullanabilmelerini
* Bilmediğiniz yetenekleriniz ortaya çıkarmayı
* Bildiğiniz fakat tam kapasite ile kullanamadığınız yetenekleriniz net ve tam kullanılacak hale getirmeyi
* Size ait olmayan yükleri bırakmayı uygulamalı güzel bir sohbet ortamında gerçekleştireceğiz.


GÜNEŞ MİNE GÜLEŞ ile Ruhsal helalleşmenin diğer adı AİLE DİZİMİ


Eğer aile içinde şiddet, intihar, cinayet, düşük, ana baba rollerinde uygunsuzluk gibi bir sebeple sistemde bir bozulma veya aile sıralamasında bir kopma olursa, bundan aile fertlerinin hepsi, hatta etkisinin derinliği oranında gelecek kuşaklar da etkilenmektedir.



Hiç tanımadığınız biri, size dönüşerek size sizi anlatıyor...


Neden ben hep bunu yaşıyorum?
Bu benim kaderim mi dediğimiz durumlarda şifanın görsel şovu devreye giriyor.

Çoğunlukla tek seans yeterli olurken bazı vakalarda 3-4 çalışma gerekebiliyor.
Aile dizimi, bize bizi bizle gösteriyor, zanlarımız ve hakikatler daha net algılanıyor.
Bunca zamandır kapalı olan sandıklar açılıyor, ifade edilmemiş, baskılanmış, kapatılmış, akamayan enerji, alanda kendini ifade ettiğinde ve olduğu gibi kabullenildiğinde
Şifa işlemeye başlıyor.

Satılmayan arazi, yürümeyen ilişkiler, düşükler, kürtajlar, vedalaşamadan gidenler, ağır hastalıklar ve diğer çıkmazlarınızda ruhsal havalandırma oluyor.
Ruhsal hellalleşme ve kefaret ödemenin şifası yaşamınızda vücut buluyor.




Aile DizimiKefalet Ödemenin sonudur. Peki Neyin Kefaleti Atalardan gelen. Yaşadıklarımız kollektif bilinçle aktarılan bilgi ,bir başka değişle dizimde farklı bir sürü teknikle yapılsada esası bir özgürleşme ve yüzleşme çalışmasıdır '' affet benidir seni affediyorumdur'' en çokta ''seni görüyorum''dur daha açık bir dille anlatacak olursak hissedilen herşey sistem tarafından kaydedilir ve aynı genlerden gelen birinde ortaya çıkar atalarınızdan birinin yıllar önce aldırdığı bebek bilin yada bilmeyin bugün tıpkı yükü alan kişiye olmuşcasına yapılmışcasına etki gösterir yanlızlık duygusu terkedilmişlik hissi güvensizlik gibi ..
yaşayacaklarımız karma ve gen yoluyla önceden belirlenmiş bir halde tercihlerimizide kullanabileceğimiz gibi farkındalıkla bakarak Şifalanması sağlanıyor


sadece farkında olmak bilmek bile iyileştiriyor
bizler atalardan sadece gen almıyoruz gen yoluyla bilgide alıyoruz kaderde alıyoruz
kızılderili inanışıdır dünyadan göçen ruh tüm birikimini bir kişiye bırakır yakınlarından
şu kadarını söyleyebilirim ki kızılderililer haklı
aille sistemdeki en küçük sistem birimi aile ordan başlayan halkalar dallar halinde uzanan bir uzantı dede onun babası ..vb hiç konuşmadan kişinin etrafına dizdiğimizde esas kişiyi ne kadar etkilediğini ne hissettirdiğini ve neler bıraktığını görüyoruz
dizim sistemlerinde çalışırken bulduğum bişey bu hepsi gen yoluyla aktarılan bilgi ile dünyada nesilden nesile geçerek cezasını ödüyor bazen buna karma deniliyor bazen ise ataların yolundan gitme sistemde kayıtlı her veri bilgisayara girilmiş kod gibi işlevini yapıyor ya eyvallah deyip devam edeceksin ettiği yere kadar yada oturup bunlarla tek tek çözüm yakalayıncaya dek çalışacaksın önce kendin sonra senden önce ve sonrakilerin düzenine etki etmesi için



Psikoloji çalışmalarında varılan son Psikoterapi TekniğiSistem Dizimi - Aile Dizimi - Temsil Sistemleri

Bir çok adla anılıyor. En bilinen adı ile Aile Dizimi.



Oturun bir kenara ve hayatınızı İZLEYİN...


Aile Diziminde çalışmanın ön görüşmesi bilinen şekillerde gerçekleşmiyor. Soy ağacından genetik miras bakılacaksa eğer, anne baba tarafında tekrarlayan hastalıklar, kazalar, iflaslar gibi büyük olaylara bakılıyor.
Bu çalışmaya Jeogram çalışması diyoruz.

Müracat eden kişi ile ön görüşme tamamlandıktan sonra bazen terapist bazende danışanın (açılımcı) seçimi ile çalışma alanına kişiler (katılımcılar) diziliyor. Konu hakkında fikir sahibi olmaksızın büründükleri ruh hallerince davranıyor ve konuşuyorlar.

BİNGO bilinmeyen konunun resmi çekilmiş oluyor yapılan çalışma bir çok konuda kullanılıyor.


Aile dizimleri birçok fiziksel ya da ruhsal sıkıntının altında yatan sebepleri bulmak ve şifalandırmak için kullandığımız, kişilerin problemlerinin minimum düzeyde dile getirildiği ama daha çok içinden geldiği aile sistemine ve köklere bakılan bir ruhsal-enerjetik çalışmadır. Aile dizimleri, varoluşumuzu anlamlandıran en derin kökler üzerinde çalışır, bize ait olan gizli bağlar ve bilinçaltı anlaşmalar ortaya çıkarır ve şifalanmaya alan açar
Sevgi ve Şifa İle
Spiritüel Terapist
Güneş Mine Güleş