Subscribe:

Ads 468x60px

11 Nisan 2015 Cumartesi

Karaciğerin Kendini Yenileme Yeteneği

VÜCUDUMUZ DA SON DERECE DONANIMLI 500 FARKLI KİMYASAL İŞLEMİ GERÇEKLEŞTİREN BİR LABORATUVAR OLDUĞUNU BİLİYOR MUSUNUZ? VÜCUDUMUZDAKİ YAKLAŞIK 100 TRİLYON HÜCRENİN HER BİRİNİN İHTİYAÇ DUYDUĞU BESİN MADDELERİNİ ALMALARINI SAĞLAYAN VE İÇİNDE BAKTERİLERİ İMHA EDEN VE ZEHİRLİ ARTIKLARI ZEHİRSİZ HALE GETİREN MAKİNELERİN OLDUĞU VE HER TÜRLÜ MOLEKÜLLERİN BİRBİRİNE DÖNÜŞTÜRÜLDÜĞÜ BİR LABORATUVAR

Karaciğeri çok gelişmiş bir laboratuvara benzetebiliriz. Her bir karaciğer hücresi binlerce hassas işlemi yapabilen kendi başına bir laboratuvardır. Bu laboratuvarda öyle işlemler yapılır ki günümüz teknoloji ile taklit edilemeyen işlemlerdir bunlar.

Karaciğerin bulunduğu yer, vücut içinde yürüttüğü faaliyetleri nedeniyle çok önemlidir. Tüm sistemlere yakın olmalı ve ağırlığı nedeniyle de insanların hareketlerini engellemeyecek bir yerde bulunmalıdır. İç organların en irisi olan ve ağırlığı 1.5-2 kilogram olan karaciğer, diyaframın sağ alt kısmında bulunur ve midenin altında yer alır. Karaciğer bütün özellikleri ile bir yaratılış mucizesidir. Karaciğer insan vücudunun genel düzeni ile ilgili yaklaşık 500 tane fonksiyona sahiptir.

Karaciğer Kanı İşleyen Çok Büyük Bir Laboratuvardır

Karaciğer yediğimiz yiyeceklerin vücut tarafından kullanılabilir hale gelmesini sağlar. Bunu yaparken sindirim sisteminden gelen kan içindeki kompleks molekülleri parçalayarak kullanılabilir veya depolanabilir moleküller haline getirebilir.

Yediğimiz yemekler bağırsaklarımızdaki hücreler tarafından emilir. Bu hücreler yağı, karbonhidratı ve proteini paketleyerek yanlarındaki kan damarlarına verirler. Bu damarlar bu besin paketlerini başka hiç bir yere uğramadan hemen karaciğere ulaştırırlar. Karaciğer hücreleri kendilerine ulaştırılan bu paketleri açıp içlerindeki ham maddeleri işler. . Karaciğerden dakika da 1.5 litre kan geçer. Bu karaciğerden saatte 90 litre kan geçmesi yani karaciğerin bir gün boyunca 2.160 litre kanı işlemesi demektir. Bu ham maddelerin işlenmesi gerekir. Çünkü vücudu oluşturan hücreler tarafından kullanılabilir hale getirilmesi gerekir. Aksi takdirde direk dolaşıma bırakılmaları halinde hiçbir şekilde kullanılmayacaklar, büyük kütleler nedeniyle kılcal damarları bile tıkayabileceklerdir.

Karaciğer kanı işledikten sonra faydalı olan molekülleri ve besinleri tekrar kan yoluyla diğer hücrelere gönderir. Zararlı olanları bir kaç işlemden geçirerek böbreklere yollar ve oradan da süzülerek üre halinde vücuttan atılmalarını sağlar. 1.5-2 kg ağırlığındaki bir et kütlesinin kan yoluyla tüm besin maddelerini işlenmemiş olarak alıp, çeşitli kimyasal tepkimelerden geçirerek, vücudun diğer hücrelerine faydalı olacağını bildiği yapı taşlarına dönüştürmesi başlı başına bir mucizedir. Ortalama 70 yıllık insan ömründe karaciğere beslenme yoluyla 1.5 ton protein 12.5 ton karbon hidrat girer.

Vücudun Enerji Kaynaklarını Üretir

Karaciğerin özelliklerinden biri de vücudun en önemli enerji kaynağı olan glikozu üretmesidir. Normal beslenme sırasında alınan glikoz glikojene çevirilerek karaciğerde depolanır. Yemek aralarında besin alınmadığı ve kandaki glikoz miktarı düşmeye başladığı zaman, karaciğer depoladığı glikojeni tekrar glikoza çevirerek kana verir. Böylece kandaki glikoz düzeyinin fazlaca düşmesi engellenmiş olur. Karaciğer ayrıca yağ asitleri ve amino asitlerinden de glikoz üretebildiği gibi, enerji üretiminde kullanılması mümkün olmayan diğer karbonhidratları da glikoza çevirebilir. Vücudun yeterli enerjiye sahip olup olmadığını hassas bir biçimde denetler. Bunun için özel haberleşme sistemine sahiptir. Vücuttaki tüm organlar karaciğer ile bağlantılıdır.

Karaciğerde Bakteri İmha makineleri Olduğunu Biliyor musunuz?

Suda çözülebilen vücut artığı basit maddeler böbrekte temizlenirken ilaçlar ve ve hormonlar gibi karmaşık yapılı atıklar ancak karaciğerde temizlenir. Kandaki toksin, alkol ve yaşlanmış kan hücrelerinin temizlenmesini de karaciğer sağlar. Karaciğerler deki özel fagositler kandaki yabancı maddeleri ve bakterileri temizler. Karaciğer ayrıca zararlı toksit etkilerini giderir, bu şekilde iyileşmek amacıyla aldığımız ilaçların zehirleyici yan etkiler oluşturması engellenmiş olur. Tam anlamıyla bir güvenlik sistemi gibi çalışarak kan yoluyla kendisine ulaşan tüm zararlı maddeleri tespit eder. Karaciğer olmasaydı ya da sadece bu özelliği olmasaydı söz konusu kimyasal atıklar ciddi zehirlenmelere yol açardı.

Karaciğerde bulunan kupffer hücreleri buradan gecen özellikle bağırsaklardan gelen kanda bulunan önemli miktardaki bakterileri yutar. Kupffer hücreleri kandaki parçacıkların yada öteki yan ürünlerin artması durumunda bunları kandan filtre edebilmek için kendi sayılarını da artırırlar.

Dışarıdan vücudumuza giren ve kan yoluyla mide ve bağırsaklardan karaciğere gelen bu zararlı maddeleri diğerlerinden ayırt ederek tanıyan ve sonra da gerekeni anında yapan karaciğer hücreleri olmasaydı çok basit bakteri türleri veya iyileşmek için aldığımız ilaçlar bizi bir hastalıktan diğerini sevk edebilirdi.

Karaciğerin asıl görevi kan yoluyla aldığı besin maddelerini işlemek olduğu için, yapısının kanı muhafaza etmeye uygun olması gereklidir. Nitekim karaciğer de süngerimsi bir yapıya sahiptir. Hatta insan vücudunda toplam kanın 800-900 gramı her zaman karaciğer tarafından emilmiş durumundadır. Bu nedenle ağırlaşan organın vücut içindeki özel konumu da diğer organlara zarar vermeyeceği ve görevlerini yapabileceği şekilde ayarlanmıştır.

Vücudumuzu dolaşarak tüm ihtiyaçlarını giderecek kanın, yolculuğuna başlamadan önce iyi bir denetimden geçmesi ve eksikliklerinin tespit edilip tamamlanması gerekir. Bu noktada karaciğer hücreleri devreye girer. Mide bağırsak ve dalaktan gelen kan, başka hiçbir yere yönelmeden doğrudan rafine edilmesi gereken yere, yani karaciğere ulaştırılır. Sanki bu organlar ortak bir karar almışcasına kendi paylarına düşen görevleri yerine getirmekte, karaciğerin önemini bilmekte ve görevi ona teslim etmektedir.

Karaciğer bulunduğu yerden bulunduğu yerden vücudumuzdaki dolaşım, sindirim ve boşaltım sistemleri gibi farklı bölümlerde gerçekleşen faaliyetlerin tümünden haberdardır. Örneğin sindirim sitemine giren yağların çözülemeyeceğini önceden bilir ve bu yağların parçalanması ve sindirilmesi için gerekecek kimyasal maddeyi laboratuvarında üretir.

Karaciğer hücreleri kan üretmezler. Kan karaciğere hücrelerine dışarıdan gelir. Kendilerine yabancı bir sıvı olmasına rağmen karaciğer hücreleri, kanın yapısını son derece iyi tanırlar. İçeriğinin ne olması gerektiğini çok iyi bilirler. Eğer kanın içinde eksik maddeler varsa bu maddeleri temin ederler. Eğer kanda olması gerekenden fazla bir madde varsa bu maddeyi de depolarlar. Kısacası karaciğer hücreleri görevlerini eksiksizce yerine getirebilecek uzmanlığa sahiptirler.

Vücudumuzdaki yaklaşık 100 trilyon hücrenin her birinin, ihtiyaç duyduğu besin maddelerini alabilmeleri için gerekli düzenlemeyi yapan karaciğerdir. Bu düzenlemeyi yaparken hücrelerinin nelere ihtiyaç duyduğunu çok iyi bilmesi gerekir. Fakat kendisi de benzer hücrelerden oluşan bu organın, gerekli bilgileri nerede topladığı, bunları nasıl yorumladığı ve doğru karalara nasıl vardığı, üzerinde düşünülmesi gereken konulardır.

Karaciğerin başlıca görevlerinden biri de ihtiyaç duyulan proteinleri sentezlemesidir. Hiçbir özel eğitim görmeden ne yapması gerektiğini bilen karaciğer, sindirim sonucu ortaya çıkan aminoasitlere ait azot moleküllerini doğru yönetimi kullanarak ayrıştırır ve bunları, karbonhidrat ve yağlarla tepkimeye tutarak yeni proteinler üretirler. Ayrıca proteinlerin sindirilmesi sonucunda oluşan çok zehirli bir madde olan amonyağı daha az zararlı olan üre ve ürik asite cevirir.

Kanın pıhtılaşmasının ne kadar önemli olduğunu herkes bilir. Kan pıhtılaşmasa en ufak bir kesikten tüm kanımız akıp gidecekti. Bunun içindir ki yine karaciğer hücreleri 15 çeşit kadar pıhtılaşma faktörü üretir. Bu özelleşmiş proteinler bı kanama anında birbirleriyle sırasıyla reaksiyona girerek pıhtılaşmayı sağlarlar. Kanın pıhtılaşmasını sağlayan en önemli enzimler olan Protombin Fibrinojeb ve Heparin gibi proteinlerin üretim yeridir.

Ayrıca karaciğer yağ ve proteinleri kullanarak bu defa karbonhidrat gibi maddeleri de üretir. Karbonhidrat ve proteinden yağ da üretebilen karaciğer bunu depolayarak daha sonra kolayca enerjiye dönüştürebilir. Ölü alyuvarların yenilerini üretir. Karaciğer ve dalak ölen alyuvarların yerine yenilerinin üretildiği proteinin büyük kısmının parçalandığı ve amino asitler olarak tekrardan farklı amaçlar için kullanıldığı yerdir.

Vücudun en gelişmiş deposudur. Yüzlerce kimyasal tepkimenin yer aldığı dev bir laboratuvarı andıran karaciğer aynı zamanda hayatın sürmesi için gerekli olan çeşitli, maddelerin depolanmasını da sağlar ve bazı maddeleri de kendisi üretir. Demir bakır A vitamini ve D vitamini bunlardan birkaçıdır. Karaciğer ayrıca vücutta önemli işlevleri olan demirin de depolandığı organdır. Karaciğer hücrelerinin içinde ihtiyaç fazlası demiri bağlayıp depolamak için ''Apoferriitin'' adlı özel bir protein hazır bulundurulur. İhtiyaç duyulduğunda depoladığı maddeleri en kısa yoldan son derece hızlı bir şekilde gerekli bölgelere gönderir.

Savunma sistemini lojistik yönden destekler. Karaciğer sadece beslenme ve metabolizma atıkları için bir filtre olarak kalmamakta ayrıca bağışıklık maddeleri olan globulinleri ve damar tamir grupları olan enzimleri de üretmektedir. Bu maddeler insan vücudu için hayati önem taşırlar.

Ekonomik çalışırlar. Kaslarda glikoz harcanması sırasında, metabolizma artığı olan laktik asit açığa çıkar. Karaciğer bu asidi kaslardan toplar ve yeniden glikoza döndürebilir.



Karaciğer insan vücudundaki kendi kendini yenileme yeteneğine sahip tek organdır. Karaciğerin %70 alınsa bile bir iki hafta içinde tekrar işlevlerini yerine getirecek büyüklüğe ulaşır. Karaciğerin kendini yenileme faaliyetini hangi mekanizmaların gerçekleştirdiği hala araştırılmaktadır. Karaciğerin bu

0 yorum:

Yorum Gönder